Ey Cumhuriyet! 100 yıl oldu sen geleli, 100 yıl oldu sen bize demokrasi ve eşitlik getireli. 100 yıl oldu sen bize hak, hukuk ve adalet getireli.
“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen asil biri kurdu seni. Öyle asil biriydi ki o, “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek canını bu vatan, bu millet için hiçe saydı o. Açlık, sefalet ve zulüm dolmuş Anadolu’yu, Anadolumuzu ne yüce bir hale getirdi o. İnsanımıza çağdaşlığı, yeniliği öğretti o. Yeni okullar, yeni fabrikalar, yeni üniversiteler açtı o. Sırf bizim için, hepimiz için…
“Eh ne olmuş cumhuriyet geldiyse?” demeyin! Bir devir geldi onunla, yepyeni bir devir… Öyle güzel bir devirdi ki o: Bize bağımsızlık, hürriyet ve yeni haklar getirdi o devir. 7 düvel ile savaşmış, bitik, yıkık, darmadağınık bir ülkeyi; o ülkenin sefil halkını kurtardı o devir. “En hakiki müşrik ilimdir, fendir.” diyen bir adam kurdu onu. Önce ekonomiyi, sonra eğitimi geliştirdi o adam. Öyle bir adamdı ki o, kendi canını hiçe sayarak bu güzel devri, bu güzel ülkeyi kurdu. Demiştim ya, bir devirdir cumhuriyet; insana, hayvana, doğaya değer veren bir devirdir o. Halkına hürriyet veren asil bir devirdir o. Dedelerimiz, babaannelerimiz onun için, bizim için öldü. Koca bir nesil, biz bu devri yaşayalım diye öldü!
Cumhuriyet sadece bir yönetim biçimi değildir, bir semboldür. Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel sembolüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalacağının sembolüdür o! Uğruna yüz binlerce kişinin öldüğü bir asil semboldür o. Koca bir yüzyıl ayakta kaldı bu asil sembol; bir yüzyıl silemediler, bin yüz yıl daha silemezler onu.
İstiklal marşımızın bu kıtası cumhuriyetimizin 100. yılını en iyi tanımlayacak şeydir:
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı:
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı”