Evren o kadar güzel bir diyardır ki hep bizim yararlarımıza çalışır. Bize istediklerimizi vermek amacıyla yürütür işlerini, der çekim yasası. Çekim yasası Rhonda Bryne tarafından geliştirilmiş ve bizimle The Secret (Sır) kitabıyla buluşmuştur.
Çekim yasasını size anlatmak isterim biraz ve bunu en iyi bir örnekle anlatabilirim diye düşünüyorum:
Misal, ben başarılı olmak istiyorum. Çekim yasası der ki: Başarılı olmak istiyorsan, başarılı olduktan sonraki başarının sana olan getirilerini en derinden hissetmeli ve hayal etmelisin. Mesela başarılı olduğun o anı hayal edersen, o andaki yaşayacağın duyguları şimdi hissedersen yani sanki zaten başarılı olmuşsun gibi yaşar ve düşünürsen eğer evren de senin bu isteğine karşılık verir. Tabii ki de evren şu şekilde işlemiyor; sen bir şeye inanıyorsun ve evren bunu sana her koşul altında veriyor, böyle bir dünya yok elbette ki. Evren şöyle işliyor; sen bir şeyi istiyorsun, o şeyi başaracağına inanıyorsun, o şey için çok çalışıyorsun ve evren senin istediklerini yerine getiriyor. Başarmanın diğer yarısı da çalışmaktır.
Çaba, her şeyin anahtarıdır aslında. Hayatta herhangi bir şeye sahip olmak için yapmamız gereken şey çaba harcamaktır. Çünkü, istediklerimizi çabalarımızla doğru orantılı biçimde elde ederiz. Bence harcadığımız gayret gösterir, bir şeyi ne kadar istediğimizi; ben hep şöyle derim: Bir şey için çalışamıyorsan demek ki o şeyi yeterince istemiyorsundur. Buna çok inanıyorum, bence bizi tembelliğe iten şey uyuşukluk veya alışkanlıklar değildir, bizi tembelliğe iten şey hayattaki önceliklerimizdir.
Size de mantıklı gelmiyor mu bu bahsettiklerim? Bir şeyi istiyorsun, istediğin şeye en derinden inanıyorsun ve istediğin şey için çalışıyorsun. Sizce de bu üç şeyi yaptıktan sonra bir insanın başaramayacağı bir şey var mı ya da siz hiç bu şeyleri yerine getirmenize rağmen başaramadınız, hiç böyle bir şey yaşandı mı?
Bu kadar söylediğim şeyden sonra biraz anlamsız gelecektir ancak ben çekim yasına inanan biri değilim. Bilimin çekim yasasıyla çakıştığı belli noktalar var: Mesela benzer benzeri çeker ilkesi alışageldiğimiz fizikle tamamen ters düşmektedir ve sadece bunla da kalmıyor bu zıtlıklar. Çekim yasını bilimle kanıtlamamız tamamen imkansızdır. Tabii, çekim yasasının başarıyı beraberinde getirdiğine şüphe yok ama ben bunu tamamen psikolojimiz üzerindeki etkilerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Bizim yapabileceğimize karşı olan inancımızı artırıyor ve bir noktada bize başaracağımızın garantisini veriyor. Bu şartlar altında da bizim başarmamızı sağlıyor.
İnsan beyni bilimle açıklanamayacak kadar gizemli ve belirsizdir bu yüzden neyin bizi ne şekilde etkileyeceğine karşın herhangi bir yorum yapmamız imkansızdır ancak kesin inanabileceğimiz bir nokta vardır ki o da bilimdir. Belki de kolaya kaçmaktır benim yaptığım bilemiyorum ancak bir şeyin bilinmezlikte kalmasındansa bildiğim doğruya inanmak daha mantıklı geliyor.
Bu yüzden ben çekim yasasına inanmıyorum. Fakat, inanmasam da hayatımda uyguluyorum çünkü benim başarmama yardım edici bir etkisi var.
Yararlandığım site: https://www.matematiksel.org/