İnsanoğlu, yüzyıllardır spesifik bir soru hakkında kafa yormaktadır ve bu soru ise insanoğlunun evrende tek mi olduğu sorusudur. Maalesef bu soruya günümüze kadar hiçbir yanıt bulunamamıştır. Ancak her insanın bu konu hakkında kendi düşünceleri vardır. Bugün ise ben sizlere benim bu konu hakkındaki düşüncelerimden bahsedeceğim.
Bilim insanlarının yaptıkları uzun çalışmalara göre, evrenimiz 13.5 ila 14 milyar yıl önce Büyük Patlama olarak da bilinen Big Bang teorisi ile kurulduğu bulunmuştur. Böyle büyük bir patlama sonucunda çıkan enerji ile de evrenimizin bugünkü halini aldığı düşünülmektedir. Hazır Big Bang teorisinden bahsetmişken, sizlere bu teoriyi açıklayayım. Big Bang teorisi, 1920’li yıllarda Rus matematikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı Fizikçi Georges Lemaitre tarafından ortaya konulmuştur ve gelecek senelerde de desteklenerek kabul görmüştür. Teori, belirli bir noktada toplanan sıcaklık ve yoğunluk sonucunda oluşan bir patlama ile büyüyen bir evren oluştuğunu savunur. Bu evren her saniye büyümektedir ve sonsuza kadar da büyümeye devam edecektir. Ancak bu teori ile birlikte bugün de konumuz olan soru açığa çıktı. Biz, bu büyüyen evrende oluşan dünyada meydana gelirken, acaba farklı galaksilerde bizim gibi canlılar oluşmuş muydu?
Seneler boyunca, NASA gibi tanındık uzay araştırma şirketleri, uzay çalışmalarında her zaman ilk umut olarak başka bir canlı formu bulmayı hedeflediler. Çalışmalarında insanoğluyla alakalı eserler koyarak, eğer bu eserler bulunursa, insanoğlunun varolduğunu bu yeni canlı ırkına tanıtmayı düşündüler. Buna örnek olarak Voyager uzay uydusunu örnek verebiliriz. Voyager-1 aracının üzerinde, başkanlığını Carl Sagan’ın yaptığı bir komite tarafından hazırlanan altın bir plak vardır. Bu plağın içerisinde insanoğluna dair sesler ve görüntüler yer almaktadır ki eğer farklı bir canlı ırkı veya gelecek nesillerdeki insanlar bulursa, insanoğlunun tanınması hedeflenmiştir.
Şimdi, eğer konuya kendi yorumumu katmam gerekirse, ben evrende yalnız olduğumuz fikrine katılmıyorum. Tam aksine, bence bu koskoca evrende daha binlerce, milyonlarca farklı ancak bizim gibi olan canlı ırkları yer almaktadır. Sadece onlarla daha iletişim kuramadığımızı düşünüyorum. Bunun en büyük sebebi, uzaydaki dalgaların, uzaydaki başka bölgelere ulaşması bazen uzun vakitler alabiliyor. Mesela gezegenimiz olan dünyaya 32 ışık yılı uzaklıktaki dalgalar, henüz bize ulaşmış değildir. Bu tür dalgaların ulaşması için daha dünyanın çok uzun bir süre beklemesi gerekmektedir. Umuyorum ki, bu sonu olmayan evrende, bizim haricimizde de canlı yaşamı bulunan bir gezegen vardır ve “merhaba” mesajları bizim için yoldadır.