Ünlü “Matrix” adlı filmi duymuşsunuzdur. Film gerçekten güzel ve felsefe içeriyor ki bana uygun bir film. Fakat bu filmde sizi yönlendirmem gereken konu ise filmin ana yapısı olan felsefe ki film için güzel bir anlam olarak bir köşede duruyor. Her ne kadar film güzel olsa da olmasa da vermek istediği mesaj çok iyi bir konuya ait. Gerçeklik algımızı sorgulatan bir film ve ayrıca bir konuya göz çeviriyor: “Evren bir simülasyon olabilir mi?”
İyi bir soru çünkü gerçekten derin anlam taşıyor. Aklınıza gelmiş olabilir: Ne alakası var, evren tabii ki gerçek! Fakat burada birçok sorun ile karşılaşıyoruz. Evrenin gerçek olup olmadığını kanıtlamak neredeyse imkanız, diğer yandan aynı şey simülasyon olabilmesi ya da olamaması ile ilgili. İnsanların bu ölçüde çok felsefeye girmesi gerekiyor fakat gerçek olsa da olmasa da hayat devam ediyor. Şimdi bir düşünce deneyi yapalım: Aklınıza bir masa ve bir fincan kahve gelsin. Şimdi bunların ne biçimde, niçin orada olduklarını size soruyorum, gerçekten karmaşık. Başka örnek olarak bir hücreyi ele alalım. Hücrenin içine bakın: Kendisini oluşturan organeller, sitoplazma, DNA, enzimler ve proteinler karşınıza çıkarlar. Hepsi atomlardan oluşur, içinde nötron, proton ve elektron bulundurur. Onların içinde ise kuarklar ve atomaltı parçacıklar var. En diptekiler bilinmez fakat teorik olarak “plank uzunluğundaki” sicim veya kuantum köpükleri olabilir. Peki, bu ne işimize yarayacak? Bir bakın, derine gittikçe bildiğimiz yapı birimleri değişiyor. Atomaltı dünyada adeta kuantum evrenine geçiş yaparız, bildiğimiz fizik kanunları geçerli değildir. Acaba bu temel parçacıklar, evrenin bir oyun olduğunu gösterebilir mi? Evrende 4 temel kuvvet vardır: Kütleçekimi, zayıf nükleer kuvvet, güçlü nükleer kuvvet ve elektromanyetizma. Bunları bir oyunun kuralları gibi düşünün. Ayrıca kütle çekimi dışındaki tüm kuvvetlerin kendisini kontrol eden bir parçacığı bulundu. Mesela kuarkların birbirini tutan bozon parçacıkları var (gluonlar). Buna ek olarak “Higgs bozonu” adlandırılan parçacık ise atomaltı parçacıklara kütle verir. Oyunumuza dönersek; evren oyunumuzun oynandığı bölgenin arenası, parçacıklar ise piyonlar (bazıları destek) ve bozonlar ise kuralları belirliyorlar. Oyunumuza göz atarsak ne kadar düzenli bir evrenimizin olduğunu görün. Bu evrenin gerçekliğini algılayın, sizce bu gerçek mi yoksa değil mi? Bunun hakkında olan teoriler çok, biri ise “Kardeshev” ölçeğinde tip 3’ten daha fazla olan bir evrensel medeniyetin, kendi bir makine inşa edip yeni bir evren yaratabilmeleri. Bu bizim açımızdan “Tanrısal” bir biçimdedir. Aynı bizim karınca kolonilerine gözüktüğümüz gibi.
Konuya dönersek, bu sorunun cevabını sizin düşünmenizi isterim. Her ne kadar birçok bakış açısı sunmama rağmen, bu kişinin düşüncesine bağlıdır. Evet, size inandırıcı gelebilir ama kanıtlayamam. Her ne kadar ilginç bir evrenimiz olsa da daha bilmediğimiz çok ama çok şey var. Umarım siz de düşünüp yeni fikirler elde edebilirsiniz.