Evladıma Miras Bu Sevda…

 

Babamdan bana, benden evladıma ve ondan da torunlarıma aktarılacak olan bu kadar güçlü sevda ne olabilir. Bu hayatta Ata’m dan sonra en çok tutunabildiğim, bağlanabildiğim sevdadır Fenerbahçe’m. Kitaplara konu olmuş bu miras olayı nedir?

 

Artık maç saati gelmiştir, bilet kontrolü yapılmıştır, babanın omzunda merdivenlerden çıkarken ki o hislerin, kelimelerle anlatılamaz. Sanki kalbin yerinden çıkacak gibidir. Büyük ışıklar ve yeşil saha görünmeye başlamıştır. Ve stadyumdasın. Sanki az önce delicesine atan o kalbin adeta birden durmuş gibidir artık. Maç bitmesin istersin, sürekli dakikaya bakarsın. Ama eninde sonunda o bitiş düdüğü çalar. Belki çılgınlar gibi sevinen insanlar var etrafında, belki de beraberliğe razı olanlar ya da ilk maç için en kötüsü yenilgi…                                              

 

 Ben ilk maçımda tam olarak bunları hissettim. (Ben olayların çok azını  hatırlıyorum, babamın anlattıkları ile size aktaracağım.) O zamanlar Fenerbahçe’de Roberto Carlos oynuyor. Benim en sevdiğim futbolcu olan Carlos tam önümde taç kullanıyor. Ben tam çıkmayan tatlı sesimle Carlos’a seslendim  “CARLOS!”. Carlos tacını attı ve bana dönüp el salladı! Ve ben o günden sonra çok futbolcuya seslendim. Benim sesimin zamanla tatlıdan çocuk sesinden ejderha gürlemesine dönüşmesinden mi yoksa bir daha Carlos gibi bir futbolcu gelmemesinden mi bilinmez (1. ihtimal daha mantıklı tabii)  bir daha geri dönüş alamadım.

 

     İlk maçlar hangi takım olursa olsun önemlidir. Mesela, o maç Carlos bana el sallamasa belki de ben bu kadar fanatik bir taraftar olmayacaktım. Omuzlara tüneyenler hep artsın. Beni bir Fenerbahçe taraftarı yaptığın için teşekkürler Carlos…  

 

 

 

 

(Visited 958 times, 1 visits today)