Bir gün gökyüzünden mavi değil yeşil yağmaya başladı ve her şey değişti. Ellerimdeki yeşil su damlacıklarına anlam vermeye çalıştım, ama çoktan paniğe kapılmıştım. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım, ama yeşilden başka görebildiğim hiçbir şey yoktu. Sırf temiz hava almak için çıktığım bahçede, sanki bahçe etrafımı sarmıştı bir anda bu istilacı yeşiliyle. Hızlıca arka kapıyı açıp eve geri girdim ve kapıyı kilitledim. Bu sıvı ,asit değildi; beni yakmamıştı ama ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Üstümü değiştirirken olaylardan bir çıkarım yapmak için en başa dönmem lazımdı, her şeyin başladığını düşündüğüm zamana.
İki gün önce olması lazım, sabah babamın evdeki koşuşturma sesiyle uyanmıştım. Kapımın önünden koşarak geçtiğini görmüş, sonra da ön kapının açılıp kapanma sesini duymuştum. Sabah mayışıklığımla saate bakayım dedim, oysa babamın her zamanki evden çıkış saatine çok vardı. Biraz garip olsaydı da benim de hazırlanmam gerektiğinden pek üstünde düşünmeyip hazırlanmaya başlamıştım. Hazırlıklarımı bitirdiğimde hala öldürecek vaktim kalmıştı, ben de o yüzden biraz televizyona bakmaya karar vermiştim. Haberlerden birinin başlığı benim dikkatimi çekmişti: “Aslan’ı bulmak için bütün kasaba seferber oldu!” yazıyordu. Ama Aslan, bizim karşı komşumuzun altı yaşındaki köpeğiydi; bütün kasabamızın bir köpek için seferber olmasını da garipsemiştim. Arada bir evden kaçardı Aslan, ama geri dönerdi hep; yarın da geri dönecekti büyük ihtimal. Ama tam o sırada saati fark ettim ve evden çıktım. Liseme doğru yürürken arkadaşlarımla karşılaşmıştım ve konuşmaya başlamıştık. Hepimiz birbirimize yaşadığımız garip olayları anlatıyorduk, Mete bir anda çıkıştı “Bu işlerde bir terslik var.” diye. Ama Mete hep paranoyak biriydi, hepimiz onun sözünü geçiştirmeye çalışmıştık; ama o sıradaki düşüncelerimizle sadece gerçekten kaçıyorduk, bunu maalesef çok geç fark ettim.
Bundan bir sonraki gün pek bir şey olmadı, tek günlük bir şey diye düşünüyordum bütün bu olanları. Ne olabilirdi ki başka? Ama içimde bir gerginlik yok değildi, garipti bu sakinlik dünün olaylarından sonra. Oysaki ben o garipliği görmezden gelmeyi seçmiştim. Okula gidip geldikten sonra pek garip bir şey fark etmemiştim. Sadece bahçemizde sarmaşıklar büyümüştü, onları bir ara kesmem lazım diye düşünmüştüm. Ama her zamanki gibi erteleyip uyumaya karar vermiştim.
Bugüne geldiğimizde tatildi. Evde kahvaltı yapıp arkadaşlarımla buluşacaktım. Evden çıkmadan önce bahçemizde bir nefes almaya karar vermiştim ve yeşil yağmur… Ya o sarmaşıklar doğanın bize karşı savaştığının göstergesiyse? Ama insanların davranışlarını açıklamıyordu ki, çok garipti. Acilen şemsiyemi alıp arkadaşlarımla buluşmam gerektiğine karar verdim. Alışveriş merkezine doğru yürürken ihtiyar bir çiftin konuşmasını duydum. Eskiden burası böyle değildi, eski bakkalları özledim gibi şeyler duydum ama pek dikkat etmedim. Kararlı bir görünüş vermeye çalışsam da korkudan bayılacak gibiydim.
Oraya vardığımda herkes oradaydı. Altı kişilik bu gruptan herkesin geldiğine pek dek şaşırmamıştım. Burada birbirimize ihtiyacımız olduğunu herkes biliyordu. Hep birlikte toparlanıp bir kafenin cam kenarı olan masasında oturduk. Şansa bak ki bu cam da sarmaşıklar tarafından kapanmıştı, bu sarmaşıklar da neyin nesiydi? Çitimdeki sarmaşıklardan bahsettim herkese, onlar da doğanın bir çağırışına bağladılar. Ama bu doğa, insanların garip davranışlarına nasıl etki edebilirdi ki?
Hepimiz bu kasabada yeniydik, buranın tarihini bilmiyorduk. O yüzden etrafa sorduk kasabada ne değişti diye. Çoğu kişi pek aldırmasa da bazı yaşlı amcalar ve teyzeler bize hep yeni açılan fabrikalardan ve ofislerden bahsettiler, eski aile mağazalarının kapanmasından bahsettiler. Ama herkesin suratı asıktı, sesi gergindi. Yeşil yağmurdan da önce görüyorduk biz böyle insanları ama şimdiki kadar fazla değildi. Belki de bu endüstrileşme etkilemişti doğayı. Ama hala ilk aşamalarındaydı bu endüstrileşme, her plan özenle yapılmıştı ve herkes bunun farkındaydı.
Sonra Gül “Kolektif bilinçdışı.” diye atıldı. Hep en bilgilimiz oydu, mecburen biz de ona boş gözlerle bakıp bize açıklama yapmasını bekledik. “Kolektif bilinçdışı” bir canlı türünün ortak olarak paylaştığı düşüncelermiş. Ben de bu endüstrileşmenin çok hızlı olduğunu da duymuştum, belki de bu hızlılık insanları derinden etkileşmişti. Herkes bir anda iş değiştirmek zorunda kalmıştı sonuçta. Belki de bu oluşan stres de kolektif bilinçdışı sayesinde de paylaşılmıştı.
Acilen belediye binasına gidip durumu anlattık, onlar da kötü bir durumdaydı. Tek şansları bu olduğundan insanların stres atması için yoga dersleri açtılar, psikologlar buldular. Maliyetliydi ama tek şansları da buydu. Bir hafta sonra kasaba hala biraz gergindi, ama artık yeşil yağmur yoktu yani haklı çıkmıştık! Maalesef bu kasabanın hala normale dönmesi için zamana ihtiyacı vardı, biz de bu kasabaya normalleşme yolunda ilk adımlarını attırmıştık.