Çok yakın bir zamanda dünyada büyük çapta bir yankı uyandıran bir olay yaşandı. Yeni Zelanda’da iki tane cami silahlı bir saldırıya uğradı ve neredeyse 50 kişi hayatını kaybetti. Ayrıca 10 veya 13 kişi yaralı ve rehin durumunda kalmaya maruz bırakıldı. Saldırının en büyük sebeplerinden bir tanesi İslam dinine mensup insanlara karşı olan ırkçılık ve ayrım. Bu saldırıyı görüntülü bir şekilde canlı yayına kaydeden ve üstüne de sosyal medyada paylaşan suçlunun videoda kullandığı “ Müslümanlara ölüm!” gibi şiddet ve öfke ifadeler de aslında duruma karşı olan genel perspektifi bize açıklıyor.
Belki de tarihin en büyük olaylarından birine şahit olmak bizim için hem şans hem şanssızlık. Şimdi sorarım size, bu agresif ve kötülük dolu eylem hangimize normal geliyor ya da kimimiz sakin kalabiliyor? Hangimiz bu ve bunun gibi davranışları normal bir çerçeve içerisine alıp ahlak ya da etik bir davranış olarak nitelendirilebiliyor? Etik davranış ya da ahlaklı davranış nedir peki? Onu hiç düşündük mü?
Etik kelimesi Türk Dil Kurumunun sözlüğünde “Ahlak felsefesi” veya “Felsefenin “ödev”, “yükümlülük”, “sorumluluk” ve “erdem” gibi kavramlarını analiz eden, “doğruluk” veya “yanlış” ile “iyi” veya “kötü” ile ilgili ahlaki yargıları ele alan, “ahlaki eylem”in doğasını soruşturan ve iyi bir yaşamın nasıl olması gerektiğini açıklamaya çalışan dalı.” biçiminde bulunur. Şöyle bir durum var ki etik değerler yaşanılan kültüre, coğrafyaya, örf ve adete, insani değerlere göre değişkenlik gösterebiliyor. Kendi milletimizden örnek verecek olursak; Küçük bir kızın büyükleri karşısında bacak bacak üstüne atması ne kadar hoş karşılanmayan bir davranış ise, İngiliz kişiler tarafından bu bir problem teşkil etmemektedir. Kimine göre iyiyken kimine göre doğrudur ve dünyadaki etik davranış bir deney düzeneği gibi düşünecek olursak elimizdeki bağımlı değişken olur. Ahlakın ve insanın kendi doğasında var olmasını sağlayan değerlerin değişmediği bir dünyada yaşıyorken neden etik değerlerimiz değişkenlik gösteriyor?
Bunun sebebi aslında çok basit çünkü biz insanlar adaptasyon ve varyasyon üzerine geçirdiğimiz bu hayatı sadece belirli değişkenler üstüne yaşıyormuşuz gibi düşünüyoruz. Halbuki tüm bu değerler değişebilir veya kendiliğinden değişim geçirebilir ve biz anlamasak bile bilincimizin ya da bilinç altımızda belirir. Belirli bir sebepten ya da olaydan dolayı o insanın belirlediği veya sahip olduğu düşünce hem kendi içinde hem de toplum bazında farklılık gösterebilir. Peki şu dünyada edindiğiniz ve benliğimize kattığımız tüm etik değerleri evrensel yapsaydık ne olurdu?
Yeni Zelanda’da olan çatışma üzerinden bakılırsa, her ne kadar tüm dünyanın üzüldüğünü varsaysak da elbet bu durumu önemsemeyen ve hoş karşılamayan milletler olacaktır. Bu değerlerin coğrafya ve spesifik olarak milliyetçilik ile alakalı olduğundan kişisel ya da öznel bir etik davranış içerirdi. Çünkü kötü ve barbarca olduğunu her millet görüyor ancak bu koşula uymak istemeyen bir sürü insan çıkabilir. İş ki bu durum evrensel bir değer üzerinden ele alınsaydı, bırakın üzülmeyi terör saldırıları ya da savaş bile varlığını sürdürmezdi. Hiçbir ülkede ırkçılık ya da ayrımcılık olmazdı. Ten, din, dil, ırk gözetmeksizin insanlar bir olabilir ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirebilirdik.
Ama ne yazık ki gerçek ve realist bir dünyada yaşıyoruz. Ne kadar öznel veya kişisel olursak olalım, kendi değerlerimiz ile başkalarını da düşünerek hareket edelim, konuşalım.