Çok eski devirlerden günümüze dek varlığını hiç kaybetmeyen, esrarengiz biçimde tarihteki insanlarla ortak noktamız haline gelen şeydir “batıl inanç”. Wuttke’ye göre eşyaya doğaüstü, insana da insanüstü nitelikler atfetme şeklinde tanımlanan “batıl inanç”, sözlükte ise “doğaüstü olaylara, gizli ve akıl dışı güçlere, kehanetlere aşırı derecede bağlı boş inanç, batıl itikat” olarak geçmektedir. O zaman bunlar psikolojik bir rahatlama mı, yoksa bir rahatsızlık mıdır?
İnsan, doğası gereği eksik bir varlıktır ve bu eksik bilgilerine dayanarak çıkarımlarda bulunur. Olaylar ve nesneler arasında daima bir bağlantı kurmaya çalışır. Dolayısıyla kimi zaman mantığa aykırı sonuçlar çıkarabilir. Bu sebeplerden ötürü de insan kendini iyi hissetmek için zaman zaman bu tarz inançlara sahip olur ve bunu davranışlarında bol bol gösterir. Bunun en yaygın örneklerinden biri tahtaya vurmaktır. Tahtaya vurmanın çıkış öykülerinden biri de insanların korunma isteği, yani korkularıdır. Başka yaygın bir batıl inanç olan dört yapraklı yoncanın şans getirmesi ise yine insanların kendilerini kötülüklerden korumak için başvurduğu bir yoldur. Yani bu ve bunun gibi çoğu batıl inanç, aslında insanların duydukları bir rahatsızlıktan ötürü kendilerini rahatlatma biçimidir diyebiliriz.
Dünyada ve ülkemizde geçerli olan bazı batıl inançlara örnek verelim: kara kedi görmenin uğursuzluk getirmesi, avucun kaşınması halinde bir yerden para gelmesi, biri sizi anarsa kulağınızın çınlaması, merdiven altından geçmenin ve ayna kırmanın uğursuzluk getirmesi, at nalının uğur getirmesi, 13 sayısının uğursuz olması (bu inanç o kadar yaygındır ki yurt dışındaki çoğu otelde 13 numaralı oda bulunmamaktadır), dilek havuzuna para atılması… Buradan da görüldüğü üzere bu davranışların ve inançların pek çoğumuzun hayatında büyük bir yer kapladığı aşikar. İşin ilginç tarafı, hepsinin özünde bazı nedenlere dayanması.
Batıl inançların psiko-sosyolojik nedenleri nelerdir diyecek olursak, başlıca “geleceği bilme isteği”, “korku ve stres”, “çaresizlik”, “güvende hissetmeye ihtiyaç duyma”, “belirsizlik hissiyatı”, “sorumluluğu başka şeylere yükleme” gibi kategorilerinden bahsedebiliriz. Geneline baktığımızda karşılaştığımız tablo yine insanların refah içinde hissetme ve huzur bulma amacıyla yaptıkları davranışları gösteriyor.
Peki bu inançların psikolojik rahatsızlıklarla bir alakası var mı? Yapılan araştırmalara göre evet, var. Çünkü baskıcı bir ortamda yetişenlerde ve ön yargılı insanlarda batıl inançlara eğilim daha fazla. Fakat yine araştırmalar pek çok batıl inanç ve davranışın anormal sayılamayacağını göstermiş. Bu gerekçeyle de bunu bir rahatsızlık sayamayız.
Sonuç olarak, yüzlerce hatta binlerce yıldır süregelen ve toplumda yaygın olarak karşılaştığımız batıl inançlar bir rahatsızlık değil, rahatsızlıktan kurtulmak için başvurulan psikolojik rahatlama yollarıdır. Kimileri neredeyse bir gelenek olma seviyesine gelen bu tarz inanışların geçmişte ve şimdiki dünyada bu denli çok görülmesi de aslında bunun sorun olmadığını, gayet olağan bir durum teşkil ettiğini gözler önüne seriyor.
Kaynakça:
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/52344