Eski Sevdam

Her zamanki gibi bir akşam üstüydü. Kuşlar yuvasına çekilmiş, böcekler ise artık ses çıkarmayı bırakmıştı. Beklentimde farklı bir şey yoktu, her zaman olduğu gibi kedimin mamasını koydum ve onu beklemeye başladım. Çok geçmeden kedimin miyavlaması kulağıma ulaştı.

Her zaman hoşlanmıştım kedimin sesinden ve belki de bundan dolayı sahiplenmiştim sokakta bulduğum bu küçük canı. Belki de içimdeki ebeveynlik duygusu ağır basmıştı ve onu eve almıştım. Tabi bunların hepsi bir tahmin, doğru olmadığını bildiğim tahminler. Çünkü biliyorum ki bu kediyi eve almamın tek sebebi kaybettiğim annemin de eskiden tıpa tıp aynı bir kedisi olması. Bana eskiyi unut diye öğüt veren çok kişi oldu, bunlardan bazıları çok saygı gösterdiğim kişilerdi ama nafile. Benim bu eski sevdam bedenim toprakla bütünleşene kadar kaybolmayacak bir sevda demek ki.

Ben bunları düşünürken kedim büyük bir afiyetle yemeğini bitirmişti bile. Onu yanıma çağırdım ama gelmedi, tekrar seslendim ama kedimin sesini uzaklaştığını duydum. Hemen ayaklandım çünkü daha önce bu tür bir şeyle karşılaşmamıştım. Hep ikimizin birbirine bağlı iki canlı olduğunu düşünmüştüm. O bana duygusal destek olurken ben ona yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olanakları sundum. Ben hep böyle olması gerektiğini düşünmüştüm, bir canlı sana herhangi bir şey sunuyorsa ona karşılık sende bir şey sunmalısın. En azından bana bu düşünce hep yakın gelmişti.

Kedim evin kedi kapısından çıktı ve bende onu takip ettim. Kedim küs olduğumuz komşumuzun kapısına doğru koştu ve gözden kayboldu. Kapı açıldı içeriden tuhaf bir koku geliyordu. Gördüklerime inanamadım, konuşmaya çalıştım ama sanki dilim kopmuş da onun acısındaymış gibi hissettim, tek kelime edemez oldum. İçeride annem vardı! Derin bir nefes alıp “Anne!” diye seslendim. Arkasını döndü ve bana kollarını açtı. Gözlerimden yaşlar akıyordu, sümküre sümküre anneme sarılıyor, onun mandalina gibi kokan parfümünü içime çekiyordum. Ne düşüneceğimi bilmiyordum, aklımda yüzlerce soru vardı. Ağzımı açtım ve “Anne…” dedim, cümlemin devamı gelmedi adeta kitlenmiştim. Başım dönmeye başladım ve dünyam karardı.

Gözlerimi açtığımda kedim soğuktan kızarmış elimi yalıyordu. Elimde annemin atkısı vardı, onun atkısıydı çünkü aynı onun mandalina kokulu parfümü kokuyordu. Ellerimi yüzüme götürdüm, ağlamıştım ve burnum akmıştı. Gördüklerim gerçek olmalıydı. Peki nasıl olurda onu görmüştüm, o nasıl hala buradaydı. Kedimin miyavlamasıyla ona doğru döndüm. Bana doğru bakıyordu, ağzı oynadı sanki bir şey dermiş gibi. Kafamı vurmuşum, iyice saçmaladım dedim kendi kendime…

(Visited 10 times, 1 visits today)