Günümüzde insanlar tarafından yanlış anlamda kullanılan veya anlamları karıştırılan pek çok kavram bulunmaktadır. Bu kavramlara ağırlık ve kütle veya hız ve sürat gibi kavramlar örnek olarak verilebilir. Bu karıştırılan kavramlardan bir başka çift de adalet ve eşitlik kavramlarıdır. Bu kavramları insanlar günlük hayatlarında yanlış yerlerde kullanmaktan ziyade fikirlerini çoğunlukla yanlış kavramı kullanarak savunmaktadır.
Adalet, sözlük anlamı olarak; hak ve hukuka uygunluk, hak ve hukuku gözetme ve yerine getirme veya doğruluk şeklinde tanımlanmaktadır. Fakat biz günümüzde bu kavramı daha çok -ülkemizin de bir vergi cenneti olmasından dolayı- fakirden az, zenginden çok vergi alınması örneğinden hatırlıyoruz.
Eşitlik ise sözlük anlamı olarak; yasalar karşısında ve siyasal, toplumsal haklar bakımından yurttaşlar arasında hiçbir ayrım bulunmaması durumu şeklinde tanımlanmaktadır. Bizse bu sözcüğü daha çok mahkemelerde kadın veya erkeğin, yaşlı veya gencin kanun önünde eşit olması örneğinden tanıyoruz.
Peki bu iki kavram kimler tarafından yanlış kullanılmakta?
Aslında bu kelimeleri hepimiz günlük hayatta sıkça duyuyor veya kullanıyoruz ancak bazı insanlar var ki bu kavramların anlamının karıştırılmasını fırsat biliyor ve kendi bölücü, yer yer de hatta yıkıcı eylemlerine alet edebiliyor. Bunu en çok yapan grup günümüzde masum feministlerin arkasına sığınan ve femi-Naziler olarak adlandırdığımız erkek düşmanlığı yapan gruptur.
Bu grup genelde tam olarak neye düşmanlık edeceğini bilemeyen insanların, var olmayan bir düşman figürü yaratarak dev bir gruba karşı ayrılıkçılık yapması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu grup genelde kadın ve erkeğin kanunlar önünde eşit olmasından ziyade kadınların daha üstün olması gerektiğini savunmaktadır. Gerçekleşen yıkıcı eylemler çoğunlukla erkeklere kadınlar veya başka kişiler tarafından fiziksel veya ruhsal şiddet uygulanması şeklinde gerçekleşmektedir.
2021 yılında İstanbul’da, bir kadının oturduğu kiralık eve ev sahibi kira istemeye gelmiş fakat kadın vermeyi reddederek bir anda bağırmaya başlamış ve ev sahibinin onu taciz ettiğini iddia etmişti. Daha sonra göz altına alınan adamcağız ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmış haberlerde ise “Tacizci Ev Sahibi” olarak halka yansıtılmıştı. Sonradan ortaya çıkan kamera görüntüleri gösterdi ki adamın tek yaptığı kirayı istemekti ve gerçekte tacizin zerresi yoktu. Fakat kaç tane haber sayfası veya kanalı bu görüntüleri gösterme cesaretinde bulundu dersiniz?
Günümüzde sosyal medya, insanların konuşmaktan korktukları bir yere gelmiş durumda. Bu durumun sebeplerinden biri de linç yemek. Linç kelime anlamı olarak; halktan bir topluluğun, bir suçluyu ya da kendilerine göre suç olan bir davranışta bulunmuş birini, yumruk, taş, sopa gibi araçlarla döve döve öldürmesidir. Ancak sosyal medya bunu başka bir boyuta getirerek insanların haklı ya da haksız olmasına bakmaksızın saldırılara ve hakaretlere maruz kalmasına sebep olmuş, insanların can güvenliğini de tehdit eder bir hale gelmiştir.
Asıl sorunumuz ise şudur: Bu kontrolsüz silahı insanların farklı amaçlar için bazen iyi bazen kötü amaçlar için kullanmasına izin mi vereceğiz? Yoksa sosyal medya kullanımını sınırlayıp bu sorunu çözecek ama hak ihlalinde mi bulunacağız?