Eğer insanlar ateşi gelişimi gereğinden üç yüz yıl önce keşfetmiş olsalardı, insanlığın tarihi büyük ölçüde değişirdi. Ateşin erken keşfi, insanların evrimini ve kültürel gelişimini derinlemesine etkilerdi. Ateşin bulunması, avcılık ve toplayıcılık yapan toplulukların tarıma ve yerleşik yaşama geçişini hızlandırırken, bu da tarım toplumlarının doğuşuna yol açardı. Daha erken bir tarım devrimi, insanların yiyecek toplama ve avcılıkla geçen yaşamlarından çıkmasını ve daha kalabalık yerleşim birimlerinde yaşamasını sağlardı. Bu, toplumların daha karmaşık hâle gelmesine ve kültürel, sosyal ve ekonomik gelişmelerin ivme kazanmasına yol açardı.
Ateşin erken keşfi aynı zamanda teknolojik ilerlemeyi de hızlandırırdı. Metal işçiliği ve diğer teknolojilerin gelişimi, daha erken dönemlerde gerçekleşir ve insanların günlük yaşamlarını dönüştürürdü. Ayrıca daha önce keşfedilen birçok teknoloji ve bilgi, daha fazla keşif ve buluş için zemin oluştururdu. Bu da sanayi devriminin daha erken gerçekleşmesine ve endüstriyel çağın başlangıcına yol açabilirdi.
Ancak bu erken keşif çevresel ve sosyal zorlukları da beraberinde getirirdi. Orman yangınları gibi doğal afetlerle baş etmek daha zor olurdu ve hava kirliliği gibi sorunlar daha erken bir dönemde ortaya çıkardı. İnsanlar, çevresel etkilerle başa çıkmak için daha erken bir dönemde sürdürülebilir uygulamaları benimsemek zorunda kalırdı.
Sonuç olarak ateşin erken keşfi insanlığın evrimini hızlandırırken, bu değişimle başa çıkmak için yeni zorluklarla da karşılaşmasına neden olurdu. Bu, insanların daha sürdürülebilir bir gelecek için çaba sarf etmelerini ve çevresel etkileri minimize etmek için daha erken bir dönemde harekete geçmelerini sağlardı.