Daha üniversiteye yeni başlamıştım. Hayat güzel ve sakin geçiyordu. O zamanlar kazanmayı çok istediğim ve severek gittiğim İstanbul Teknik Üniversitesine yeni başlamıştım. Annemden ilk defa ayrılmış, artık gurbet ellerde yaşayan sıradan bir öğrenci olmuştum.
Her şey olması gerektiği gibi gidiyordu. Ben yurt odama yerleşmiş, düzenimi kurmuş; annemler ise beni hergün arıyor, hal hatır soruyorlardı. Gerçekten de yokluğumu hissediyor, beni çok özlüyorlardı. Gurbet ellerde okuyan bir öğrenci olarak ilk görevimi, akraba ziyaretini yerine getirmem gerekiyordu. Ben tabi akrabalarımı görmek istemiyordum, fakat annem beni bu konuda çok zorluyordu. En sonunda pes edip bu ulvi görevi yerine getirmek üzere yurttan yola çıktım ve söz konusu olan akrabamı arayıp geleceğimin haberini verdim.
Öncelikle neden bu akrabamı ziyaret etmek istemediğimi söyleyeyim, eniştem yüzünden… Bu adamın dolandırmadığı varlık, organizma kalmadı. Uçan kuşun kanadını alır, öyle bir adam.
Neyse, ben onların evine doğru yola çıktım. Eve vardığımda beni kapıda bir anne şefkatiyle karşılayan ablam ve “Sen mi geldin?” der gibi bakışlarla bana bakan eniştemi yıllar sonra görmüştüm. Ablam bana karşı olan özlemini gidermeye çalışıyor, eniştem ise olur da onlardan habersizce yersem diye buzdolabındaki muzları sayıyordu.
Bu ziyaret akşama kadar sürmüş, ama ben ilk geldiğimdeki heyecanımı koruyor, hala çok eğleniyordum. Eniştem köşede kendi halinde oturuyor, ablam ise bizlere çay koyuyordu. Saat geç olmaya başlamıştı, eniştem bana bunu sonuna kadar hatırlatıyordu.
Aniden benim canım ablam “Bu gece kalmak ister misin?” diye sormuştu. Ben de, “Tabi, olur” diye cevap verdim. Bu tek geceyle sona ermeyecek bir serüveni başlatan cümleydi. Sonra ablam bana portakal, kivi, elma, ananas gibi meyveler getirip gecemi gece etmişti. İlk başlarda sadece bir tabak meyve yerken günler geçtikçe bu sayı 3 hatta 4 tabağa çıkmıştı. Eniştem baktı ben gitmiyorum, eve yerleştim 4 gündür orada kalıyorum… 3. Gece eniştem beni yanına çağırdı ve bu gece de kalmak isteyip istemediğimi sordu. Ben de haliyle kalacağımı söylemiştim, çünkü bir yandan besin geliyor; bir yanda da aile sıcaklığını yeniden hissediyordum. Eniştem bana baktı ve “Son kararın mı?” diye sordu ve aklından şeytani planlarını geçirdi.
Eniştem 5. Günümde bizlere “Gelin sizleri dışarıda yemeğe çıkartayım.” dedi. Ablam gelemeyeceğini, evde işleri olduğunu söyledi. Ben en sonunda eniştem dediğim o dolandırıcıyla baş başa yemeğe çıktım… çıkmaz olaydım!
Dışarıya çıktık orta seviyede bir yere oturduk, garson menülerimizi getirdi. Ben çok masraf olmasın diye menüdeki en ucuz yemeklerden söyledim. Bu insan müsveddesi ise 6 kişinin rızkını yedi… yemeğin sonralarına doğru bu oluşum “Ben gideyim hesabı ödeyeyim, arabayı kapıp geleyim de eve gidelim.” dedi. Ben bekliyorum bekliyorum bu varlık gelmiyor… ben de dua ediyorum umarım gasp etmişlerdir de bir yerlerde ölü yatıyordur diye. Baktım 40 dakika gelen giden yok. Sonunda garsona sordum bizim hesap ödendi mi diye, hayır efendim dedi… iyi ki öğrenci bursum yeni yatmıştı ki ödeyebildim. Hiç unutamıyorum o bedeli, 326 TL…
Ben bir şekilde eve vardım, o evdeki son gecemi geçirdikten sonra bir daha dönmemek üzere kapıdan çıktım. Bu benim ilk olmasa da son akraba ziyaretim olmuştu. Bir de araları falan bozulur diye olanları ablama anlatmamıştım.