Endüstriyi Yakalamak

18 ve 19. yüzyıllarda başlayan Sanayi Devrimi ile Avrupa’da üretimin ve ticaretin dengesi değişmiş, yeni bir devir başlamıştır insanlık için. Şirket kavramının iyice gelişmesi, en küçük kasabalara bile fabrika kurulması ile ülkeler tamamen sanayileşme yoluna girmiştir. Daha sonrasında ağır şartlar altında farikalarda çalışan işçi sınıfının başkaldırısı ile bazı ülkelerde sosyalist fikirler gelişmiştir. Çoğu ülkede şu anda fabirka işçilerinin genel güvenliğini sağlayan sendikalar olsa da işçiler çok büyük bir tehlike ile karşı karşıya: robotlar.

General Motors’un 1962’de ilk endüstriyel robotu kullanıma açması ile yeni bir devir başladı. Fakat ondan önce nasıldı? Endüstri 1.0 döneminde sadece buharla çalışan basit makineler vardı. Bunlar üretimi biraz daha kolaylaştırsa da çalışması için neredeyse tamamen insan girdisine muhtaçtı. Daha sonra Endüstri 2.0 ile sanayiye elektrik girdi. Daha az hareketli parça ile hacimsel ve finansal bir verim sağlandı. Daha sonrasında 3.0 ile ilk robotlar giriş yaptı sanayiye. Bu robotlar yalnızca zamandan tasarruf etmiyor, aynı zamanda bazı işleri tamamen kendi yaparak patronun bir maaş daha az vermesini sağlıyordu.

Fakat Endüstri 3.0 kullanımında bir sıkıntı vardı. Bu devirde kullanılan robotlar her yeni özellik için önce bir insan girdisi gerektiriyordu. Ayrıca her robot kendi halinde çalışıyor ve gelişmesi için manuel veri girdisi gerektiriyordu. Günümüz robotları ise insan girdisinden aldığı bilgiyle kalmayıp aynı zamanda onunla aynı modeldeki robotlarla iletişim kurabiliyor, hataları soyutlayabiliyor ve yeni verileri kendi verimini arttırmak için kullanabiliyor.

Endüstri 3.0 ile birçok insan işini kaybetse de yeni birtakım beceriler gerektiren ve robotları kontrol etmek için insanlar işe alınıyordu. Ancak bu olay yeni devir için geçerli değil. Önceden ayarlanmış, yapacağı iş için tasarlanmış robotlar tamamen insan gücü gerektirmeden çalışıyor.

İnsan gücü ve nüfusu az fakat sanayisi gelişmiş ülkelerde (Örn. Hollanda) gördüğümüz fabrika modeli çoğunlukla robotlardan oluşuyor. Gelişmekte olan ve nüfusu çok olan ülkelerde ise (Örn. Hindistan) insan gücü ile işleyen fabrikalar piyasada ve dünya ticaretinde inanılmaz rağbet görüyor. Nedeni ise çok basit: İnsan gücü bu ülkelerde robotlardan çok daha ucuz üretim gerçekleştiriyor.

Düşük ücretle çalışan çok sayıda insan, maliyeti fazla olan robotlardan daha hesaplı oluyor kuruluş için. Apple gibi büyük şirketlerin üretim merkezi olarak Çin’i seçmesi de bunun en güzel kanıtı. Her gün artan üretim potansiyeli ile şirketler; yeni fabrikalar açıyor, yasal olmasa da düşük ücretlerle insanlara istihdam ayrıcalığı tanıyor ve fakir fakirleşiyor, zengin zenginleşiyor.

Günümüz şartlarında, özellikle ARGE’nin yardımı ile teknoloji her saniye ilerliyor. Bu ilerlemelerin sonucunda da robotların maliyeti giderek azalıyor ve kullanım yaygınlaşıyor. Sıfıra yakın hata payı, en iyi zaman verimliliği ile çalışan makineler “insan hatası”ndan arındırıyor şirketleri. Bu da günümüzün yaygın liberal ideolojisinde tek bir şeye işaret ediyor: muazzam bir işsizlik krizi.

Çoğu gelişmiş ülke bu durumun farkında. İnsanların üniversite okuması için seferber olarak ve yüksek nitelikli insanlar yetiştirerek her bireyi gelecekte oluşabilecek sektör değişimlerine hazırlamaya çalışıyor. Fakat Çin, Hindistan gibi ülkeler hala insan gücüne sırtlarını yaslıyorlar. Türkiye de kısmen bu ülkelerden biri. Nitelikli ve ani değişimlere ayak uydurabilecek, dinamik bir toplum yetiştirmek aslında sanayi sektörünün ve dolayısıyla gelişmek isteyen herhangi bir ekonominin olmazsa olmazı haline gelmiştir.

Endüstrileşmek, en büyük milli davalarınız arasında yer almaktadır. Çalışması ve yaşaması için ham maddeleri ülkemizde bulunan büyük küçük her çeşit sanayii kuracağız ve işleteceğiz. En başta vatan savunması olmak üzere, ürünlerimizi değerlendirmek ve en kısa yoldan, en ileri ve zengin Türkiye idealine ulaşabilmek için bu bir zorunluluktur.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

(Visited 136 times, 1 visits today)