Perşembe sabahıydı . Her zamanki gibi yanağımdaki ıslaklığı hissedip uyandım . Daisy yatağımın üstünde bir oraya bir buraya zıplamaya başladı . Yine erkenden kalkmış ve beni uyandırmıştı . Birkaç ay sonra bir yaşına girecekti . Beyaz yorganımın üstünde bembeyaz tüyleriyle kamufle oluyordu . Göz kapaklarım ne kadar açılmamak için dirense de ayağa kalkıp lavaboyu bulmayı başardım . Çıkar çıkmaz tekrar bacaklarımın arasında dolanmaya ve üzerime atlamaya başladı . Bugün çok heyecanlıydı . Onu yürüyüşe en sevdiği parka götüreceğimi biliyordu . Her hafta perşembe günü giderdik o parka . Üstümü değiştirdim , takmasını da taktıktan sonra kapıya yöneldik . Dışarısı güneşli ve sıcaktı . Yaklaşık kırk elli dakika yürüdükten sonra parka vardık . En sevdiği topunu ve frizbisini de yanıma almıştım . Çimlere oturmuş Daisy ile oynarken Maltese cins köpeği olan bir genç aniden bayıldı . İnsanlar telaşla yanına koştular . Neler olup bittiğini anlamaya çalışan bir grup insan da gencin etrafını sarmış meraklı gözlerle olan biteni izliyordu . Kısa bir süre sonra ambulans geldi ve onu götürdüler . Biz de eve doğru yürümeye koyulduk .
O olayın üstünden geçeli birkaç hafta olmuştu . Okuldan çıkmış eve dönüyordum ki bizim sitenin karşısındaki apartmanda oturan ve düzenli olarak sokak köpeklerini besleyen komşumuz gözümün önünde yere yığıldı . Hemen yanına koşup nabzını kontrol ettikten sonra telaşla ambulansı aradım . Bir ayda esrarengiz bir şekilde bayılan ikinci kişiydi . Neden bayıldığını öğrenmek istiyordum . Çok yorgundum , eve çıktım . Benim bu saatte geleceğimi bilmelerine rağmen kapıyı kilitlemişlerdi . Kilitleri açtıktan sonra kapı açılır açılmaz ilk fark ettiğim kapıdan her girdiğimde üstüme atlayan Daisy’nin beni karşılamaya gelmediğiydi . Ayrıca halılar da kalkmıştı . Orada olduğunu umarak hemen odama yöneldim . Ortalıkta yoktu , endişelenmeye başlamıştım . Oyuncakları da yoktu . Eğilip yatağımın altına baktığımda en sevdiği toplarından birinin orada olduğunu gördüm , uzandım , tam alıyordum ki annemin sesi ile irkildim . “Sakın ona dokunma! ” dedi .
Annem anlattıkça daha da şaşırıyordum . Yeni bir çeşit virüs keşfedilmiş . Köpekler üzerinde yaygın bir çeşitmiş ve bulaşıcıymış . Çok kısa bir sürede neredeyse ülkedeki tüm köpeklere bulaşmış . Dahası köpeklerle temas halinde insanlara da geçen bu virüs bulaşması halinde ölümle sonuçlanabiliyormuş . Tedavisi bulunana kadar köpekleri barınaklarda karantina altında tutacaklarmış . Daisy’yi sordum . Onu da götürmüşler . Gözlerim doldu . Aklımda bir sürü soru vardı . Acaba korkuyor muydu ? Diğer köpekler ona nasıl davranıyordu ? Tedavisini bulmak ne kadar zaman alacaktı ? Onu bir daha görebilecek miydim ? Sonrasında olanlar çok hızlı gelişmişti . Başım dönmeye başladı , gözüm kararıyordu , tek duyabildiğim sağ kulağımdaki çınlamaydı , son gördüğüm annemin yüzündeki endişeli bakışlar ve dudaklarından rahatlıkla okuyabildiğim babamın adıydı .