En Sevdiğim Park

Bir bankın üzerinde gözlerimin üzerine düşen güneş ışıklarına açtım gözlerimi. İsmim ve birkaç önemli şey hariç hiçbir şey hatırlamıyordum. Bankın bulunduğu parkta bulunan az sayıda insan beni tanıyormuş gibi davranıyordu ve bu beni korkutuyordu. Hafızamı nasıl kaybettiğimi, buranın neresi olduğunu ve etrafımdaki insanların kim olduğunu düşünüyordum. Bunları düşünürken aklımdan geçen daha tonla şey vardı. Bu düşüncelerden hangisine odaklanmam gerektiğini bilemediğimden başım ağrımaya başlamıştı. Bunlar yaşanırken hareketlerimin nasıl gözüktüğünü de düşünmeye başladım. Daha yeni yeni hareket etmeye başlamıştım ve kafam çatlıyordu dolayısıyla hareketlerim sarhoş gibiydi. Aynı bir deli gibi gözüktüğümü düşünmeme rağmen, benden ortalama on metre kadar uzaklıkta çimlerin üstünde bulunan insanlar benden hiç korkmamıştı. Benden korkmamaları beni iyice korkutmuş aynı zamanda kafamı allak bullak etmişti. İşte tam o anda ilk olarak ne yapmam gerektiğini fark edip parktan yavaş adımlarla uzaklaştım. 

 

Hangi yöne veya nereye gideceğimi bilmiyordum ve umursamıyordum. Şu anlık tek amacım parktan uzaklaşıp biraz kafamı dinlemekti.  Belli bir süre sadece yürüdükten sonra, bir bilgiye ulaşma amacıyla ceplerimi karıştırmaya başladım. Ceplerimde birkaç çöp haricinde sadece bir anahtar ve cüzdan vardı. Cüzdanımı açtığım zaman içinde biraz para, birkaç kâğıt parçası ve üstü yarım yamalak karalanmış bir vesikalık fotoğraf dışında bir şey göremedim. Bu fotoğraf kafamı daha da karıştırmıştı. Fotoğraftaki kişinin ben olmadığına emindim. Biraz fotoğrafı inceledikten sonra yerine geri koyup cüzdanımı kapatmaya yeltendim. Kapatırken gözüme bir kâğıt parçası çarptı. Kâğıt parçasını elime alıp okuyabilmek için kendime yaklaştırdım. Başım hala ağrıdığı için kâğıt parçasını bir kez daha okumak zorunda kaldım. Kâğıtta bir adres yazıyordu. Bu adresin neresi olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Normalde bilinmeyen adreslere gitmemem gerektiğini bilsem de zaten gidecek bir yerim olmadığı için kağıttaki adrese gitmeye karar verdim.  

 

Kağıttaki adrese yaklaştıkça etrafımdaki şeyler daha da tanıdık gelmeye başladı. Sonunda verilen adresteki binaya geldiğim zaman ilk kez gerçekten tanıdığım bir yerdeymişim gibi hissettim. Binaya girmenin bende nasıl bir his uyandıracağını bile biliyordum. Binaya girdikten sonra kâğıda bakmaya ihtiyaç bile duymadan biliyordum gitmem gereken yeri. Hızlı adımlarla çıktım merdivenleri. Kapının önüne geldiğim zaman nefes nefese kalmıştım. Önüne gelince aklıma anında cebimdeki anahtar geldi. Anahtarın bu kapıya uyacağına neredeyse emindim. Anahtar beklediğim gibi bu evin anahtarıydı. İçeri girer girmez evi incelemeye başladım. Salona girene kadar hiçbir şey bana bir şey hatırlatmamıştı. Ancak salondaki o tabloyu görünce her şeyi hatırladım.  

 

İki yıl önce eski evimizde yaşanan yangını hatırladım. O yangınla beraber bu dünyadan göçen ailemi hatırladım. Cüzdanımda taşıdığım eşimin vesikalık fotoğrafının karalanmamış halini hatırladım. Bu olayların bende travma yaşatması üzerine olan hafıza kaybı problemimi hatırladım. Bunların üstüne hafızam yerine oturmuştu fakat artık emin değildim bunları hatırlamak isteyip istemediğimden. Bunları hatırladıktan sonra bunları nasıl unuttuğumu da hatırladım. Hava da kararmaya başlamışken tablodan bana bakan ailemle vedalaşıp her zamanki gibi ilaçlarımı almadan en sevdiğim parka doğru gitmeye başladım. 

(Visited 20 times, 1 visits today)