Her zamanki gibi yine bir okul gününe uyanmıştım. Saat daha 06:17’idi. Hemen saçımı başımı tarayıp okul kıyafetimi giydim. Kısa kollu bir tişört ve siyah bir şort etek. Her zamanki gibi pazartesi günüydü. Hiç geçmek bilmiyor. Kahvaltımı ettim ve evden çıkıp servise bindim. Güneş gözümü alıyor demek isterdim fakat bugün hava yağmurluydu. Şemsiyemi açtım ve EVET!!!!!!
Okula zamanında yetiştim. Biraz kantinde arkadaşımla sohbet ettim. Çoktan öğrenci zili çalmıştı bile. Derse geç kalmamak için tam sınıfa koşuyordum ki… En yakın arkadaşımla çarpışıp dizimi yaraladım. Hemşireye gittim. Fakat koştuğuma değmedi. Çünkü çoktan öğretmen içeri girmişti bile. Hemşire krem sürdü ve beni sınıfa gönderdi. Kanayan dize krem mi sürülür ayol. Her hemşire böyle, krem sürüyorlar ve hiçbir şeyinizin olmadığını söylüyorlar. Sonrasında, öğretmenden derse geç kaldığım için özür diledim ve derse adapte olmaya çalışıyorduk. Her pazartesi olduğu gibi derse Türkçe kitabı ile başlamıştık.
Teneffüs zili çaldığı an herkes dışarı fırladı. Sınıfta tek ben ve sıra arkadaşım Melih kalmıştı. Melih sınıfın etrafında koşuşturmaya başladı. Ben ise kitabımı okuyacaktım. Hikayenin en heyecanlı yeriydi kiiiii…
Melih kitabımı koşuştururken yere düşürdü ve fark etmeden üstüne bastı. Kitabımın bazı sayfaları koptu. Bugün çok sinirime gitmişti, ne oluyorsa her şey bugün oluyordu. Ama neyse, benim başaramayacağım bir şey yoktu. Okuldan eve döndüm. Annem bana çorba ısıtmıştı. Tam yudumlayacakken….. Kaseyi yere düşürdüm. Çok gıcık ediciydi. Ama bu beni durduramazdı. Bilgisayarımdan ödev listeme bakacakken yanlışlıkla programı sildim ve yedeği yoktu. Bugün berbattı. Sonra yatağımda ağlamaya başladım. Ağlarken de uyuya kalmışım. Bugün kötü bir gündü, fakat yarın eminim daha iyi geçecektir. ◊