Silhouettes of hands are breaking chain. Freedom concept.

En Sadık Fakat En Kurnaz Dostlarımız Alışkanlıklarımız

Warren Buffet der ki;                                                                                                                     “Alışkanlıkların zincirleri önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlü olur.”

Bu sözü anlamak için öncesinde alışkanlıkların ne olduğunu anlamamız gerekir. Hayatımız boyunca yaptığımız çoğu şey aslında zamanla bir alışkanlık haline gelmiştir. Örneğin, her sabah kalkınca yaptığınız ilk şey, sizin sabahları yaptığınız rutin davranış, yani alışkanlıktır.  Bazı insanlar sabah kahve içmeden uyanamaz, bazıları her sabah erken kalkıp yürüyüş yapar, bazıları uzun uzun kahvaltı yapmayı severken, bazıları kahvaltı bile yapmaz. Her insanın alışkanlıkları farklıdır ve alışkanlıklarımız yaşamımıza göre şekillenir. Şimdi aklınıza kendi alışkanlıklarınızı getirin. Belki istemsizce yaptığınız, belki yapmadan rahat bir gün geçiremediğiniz, belki hayat kalitenizi düşüren, belki hayat kalitenizi yükselten alışkanlıklar….                                                                                                               

Alışkanlıklar sinsi tilkilere benzer. Çoğu insanın hayatına yavaş yavaş girer ve insanlar bir süre sonra o davranışın bir alışkanlık haline geldiğini fark eder. Mesela her sabah uyanınca kahve içmekten bahsedelim. Birisi o kişiye “Yahu, sen de her sabah kahve içiyorsun.” derse, o kişi muhtemelen “Ne yapayım ya, alışkanlık olmuş bende bu! ” der. İşte her sabah kahve içme alışkanlığı, o kişide birden oluşmamıştır. Zamanla, yavaşça oluşmuştur ve bırakması kolay değildir.

Alışkanlıklar, bir kere insanın başına gelince, onlardan kurtulması zor olur. İyi alışkanlıklarımız için, bu bir sorun olmasa da kötü alışkanlıklar için hayatta büyük problemlere yol açabilir.

  Bir İspanyol atasözü şöyle der;

”Alışkanlıklar ilk önce örümcek ağı gibidir, sonra elektrik kablolarına döner.”

Ne kadar doğru bir benzetme değil mi? Alışkanlıklar önce zararsız, belirsiz neredeyse görünmez bir şekilde hayatımıza dahil olur. Sanki bir hayalet gibi. Gelişlerini fark edemeyiz bile. Sonrasında ise o hayalet resmen bir canavara dönüşür. O gelişini görmediğimiz, sesini bile duyamadığımız hayaletler birer canavara dönüşünce fark ederiz ancak. Bazı alışkanlıklar öyle canavarlardır ki, bağımlılıklara dönüşür. İnsanın içini kaplar, ruhunu sarar. Bağımlılıklar, bir insanın en büyük düşmanlarından biridir. Mücadele etmesi, yenmesi zor, güçlü rakiplerdir fakat hiçbir bağımlılık ya da alışkanlığımızın üstesinden gelmek imkansız değildir. İnsan sabırlı oldukça, zafere daha çok yaklaşır.

Mark Twain’in şöyle bir sözü vardır; “Alışkanlıklar pat diye pencereden atılamaz. Onları diller dökerek merdivenlerden yavaş yavaş indirmeniz gerekir.”

Bu söze bakınca, alışkanlıklarımızı inatçı küçük çocuklara benzetebiliriz. Örneğin hastayken dondurma almak isteyen bir çocuğa, dondurmanın neden zararlı olduğunu, ona nasıl zarar vereceğini anlatmamız uzun sürer, sabır ister. Fakat bir kere anlatınca, çocuk onun zararını anlar. Alışkanlıkları da inatçı birer çocuk gibi görüp, onlara sabırla dil dökmemiz gerekir. Birden gitmelerini, yok olmalarını bekleyemeyiz fakat bu uzun mücadelemiz bittiğinde, alışkanlıklarımızdan kurtulduğumuzda, onlara mutlulukla veda edebiliriz. Sonrasında ise artık onların bizim için bir sorun, bir canavar olmadığını fark eder, hayatımızın herhangi bir yerinde onlarla karşılaştığımızda eski bir dostmuş gibi selam verir, onları yendiğimiz, üstesinden geldiğimiz için kendimizle gurur duyarız. Yani zincirlerimizi kırarız.

 

 

(Visited 66 times, 1 visits today)