Merhaba, bu kış geçirdiğim süper sömestr tatilimi sizinle paylaşmak istiyorum. Tatilin ilk haftasında İstanbul’daki teyzemlerin yanına gittim. Orada ilk gün televizyonda maç izledik. İkinci gün Avrupa’nın en büyük akvaryumu olan Aqua Florya’ya gittik. Orada vatozlar, köpekbalıkları, ıstakozlar, renk renk balıklar, timsahlar, elektrikli yılan balıkları, penguenler, dünyanın en zehirli balığı olan aslan balığı, kara kısmında capybara, zehirli kurbağa çeşitleri, yılanlar ve daha birçok ilginç balık türü vardı. Gezinin ilk başlarında üstü açık büyük bir fanus vardı. Orada ben 20-30 santimlik balıkları çekerken tam önümden ben fark etmeden 2,5 metre boyunda bir köpek balığı geçti. O anda hayatımın en korktuğum anını yaşamıştım. Yine köpekbalığının bulunduğu fanusun alttan gözüken tarafına indiğimizde orada vatozun alt kısmındaki gülücüğü gördüm. Bir tane küçük fanusun içinde devasa bir ıstakoz gördüm. Hemen fanusun yanında çok zehirli aslan balığının bulunduğu orta büyüklükteki fanusa geçmiştik. Orada aslan balığının üzerinde bulunan uzun dikenleri ve renkli ve desenli vücudunu görmüştük. Ondan sonra akvaryumun “Amazon” kısmına geçtik. İlk başta orada çok büyük olan ve suda yaşayan yılana benzeyen anakondayı gördüm. Sonra zehirli kurbağalar kısmına geçtik, desenleri çok güzel olan kurbağalar vardı ancak eğer onların derilerine dokunursak zehirlenecektik. Sonrasında çok dost canlısı bir capybara gördük. Gezinin son kısmında da mükemmel bir gövdeye sahip olan timsahı gördük.
Tatilin ilk haftasında Cuma günü Beşiktaş’ın stadyumu Vodafone Arena’ya gittik. Orada ilk olarak stadyumun içini gezdik. Ev sahibi takım ve konuk takım soyunma odalarını, teknik direktörlerin odalarını gördük. İki takımın otobüslerinin girdiği ve oyuncuların soyunma odalarına gittiği yerleri gördük. Kulüp başkanının stadyumdaki locasını gezdik. İki takımın sahaya çıktığı koridoru gördük. Beşiktaş’ın oyuncularının formalarının önünde resimler çekindik. Sonra sahaya çıktık ve orada teknik direktörler, futbolcular ve taraftarların oturduğu koltukları gördük. Sonra Beşiktaş’ın müzesine geçtik. Orada Beşiktaş tarihine damga vurmuş oyuncuların formalarını, kramponlarını, kaleci eldivenlerini gördük. Beşiktaş’ın Dünya Desibel Rekoru kırdığı maçtaki sesi dinledik. Gerçekten çok yüksek bir sesti. Dibindeki kişinin söylediğini duyamıyordun. Sonra Beşiktaş’ın kupalarını gördük. Gerçekten yüzlerce kupa vardı.
Pazar günü ise Beşiktaş’ın basketbol maçına gittim. Salonda acayip coşkulu bir atmosfer vardı. Çok çekişmeli bir maç oldu. Taraftarlar koreografileriyle, marşlarıyla ve tezahuratları ile takımlarına desteklerini hiç eksik etmemişlerdi. Maçın sonunda 79-60’lık skorla kazanan Beşiktaş’tı. Maçın devre arasında Beşiktaş’ın futbol takımından Atiba Hutchinson ile fotoğraf çektirdim. Bu benim için çok güzel bir anı oldu.
Tatilin ikinci haftasında Kayseri’ye, amcamların yanına gittim. Orada kuzenlerimle beraber dopdolu bir hafta geçirdim. Perşembe günü amcamın bir arkadaşının oğlu ile sinemaya gittim. Kuzenim Duru da onun kız kardeşiyle başka bir filme gitti. Sinemada hepimiz çok eğlenmiştik.
Ertesi gün kuzenlerim Duru ve Deren’le beraber amcam bizi Erciyes Kayak Merkezi’ne götürdü. Orada kuzenlerimle hem kızak kaydık hem de teleferik ile Erciyes Dağı’nın olabildiğince yukarısına çıktık ve Kayseri’yi tıpkı uçaktan seyrediyor gibi seyrettik.
Cumartesi günü de Ankara’ya geri dönük ve tatilime Ankara’da devam ettim. Bu benim hayatımın en güzel sömestr tatili olmuştu.