O an anlamıştım bu adamda bir şeyler olduğunu. Bakışı, duruşu, hareketi,edası… Her şeyi, her ayrıntısı yanılmama sebep olmuştu. Yeniden yanılmıştım.
Başıma bıçak saplanıyormuş gibi hissediyordum. Yastığıma bir anne edasıyla sarılmış,yandan gelen sıcaklığı hissederek uyanmıştım. Ahşap kahverengi camımdan dışarı bakmaya çalıştım. Yatağı ellerimle hafiften ittim ve doğruldum. Camdan dışarı baktığımda bir beyazlık gördüm. Her yer yorganla örtülmüş gibiydi. Yataktan kalktım ve iki dakika boyunca öylece kedime baktım. Aniden kalktığım için başım dönmüştü bu yüzden kötü hissediyordum. Rüyanın ortasında kalkmak gibi sinir bozucuydu. Hazırlanıp her sabah olduğu gibi mısır gevreği yedim. Çok az makyaj yapıp bordo renkli şalımı boynuma sardım. Şal ile bir o kadar uyumsuz saks mavisi beremi taktım. Bu ikisi uyumsuzdu ama benim için anlam taşıyordu. Krem renkli botlarımı giyip çantamı son bir kere kontrol ettim,her şeyimi aldığıma emin olmak istedim. Tüm hazırlıklarım bitince evden çıkıp yürümeye başladım.
İster istemez yere bakarak yürüyordum çünkü kafamı kaldırdığımda kirpiklerime kar tanesi düşüyordu ve rahatsız oluyordum. Otobüs durağına doğru giderken her gün aynı tipte insanları gördüğümü fark ettim.
Fakat bir adam çok dikkatimi çekiyordu son günlerde. Öyle aşırı yakışıklı bir adam olduğundan değil,aksine klasik tipte bir adamdı. Kirli sakalı ve kalın kahverengi kaşları vardı. Paspal bir görüntüsü vardı adamın. Fakat gözleri çok güzeldi. Öyle güzeldi ki,gülen bir bebeğe nasıl saatlerce bakmak ister,baktıkça içinde mutluluk artınca iyi hissedersin, aynı o şekildeydi adamın gözleri. Yanından geçerken kokusuna dikkat ettim. Parfümü naneli gibiydi. İnsan bir hoş oluyordu kokuyu alınca. O karlı havada bile kokusunu uzaktan alabiliyordun. Siyah kabanı çok dikkat çekiyordu. Gözlerimi ondan alamıyordum. Aşık değildim fakat tanımayı çok istiyordum o adamı. Diyorum ya,farklı bir şey vardı o adamda. Kimsenin açamadığı bir kutu gibiydi adamın gizemi. Öyle gizemliydi ki, karlı havada kirpiklerime uçuşan karların düşmesine rağmen bakıyordum o adama.
Bir anda adama telefon geldi ve alelacele yolunu değiştirdi. Ne olduğunu anlayamamıştım ama ciddiyet kaplı yüzünün yerini bir anda şekeri yere düşmüş kadar üzülen bir çocuğun suratı almıştı sanki. Hızlı adımlarıyla başka yönde yürüyordu. Merakıma yenik düşüp adamı takip etmek istedim. Dersim 2 saate başlıyordu zaten,daha sonra gitsem yetişirdim. Adamın hızına yetişmek mümkün değildi. “Ne bu acele,neye yetişiyor?” diye düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Bir binanın önünde durduk. Adam içeri girdi ve 10-15 dakika boyunca gelmedi. Çıktığında çenem düşecek kadar açılmıştı ağzım. Adamın tıpa tıp aynısı bir kadın vardı ve ikisi de aynı anda gülerek ağlıyordu. Kavuşmuş gibilerdi. Sanki yirmi yıldır bu anı bekliyorlardı. Annesiydi yanındaki kadın.O an anlamıştım bu adamda bir şeyler olduğunu. Bakışı, duruşu, hareketi,edası… Her şeyi, her ayrıntısı yanılmama sebep olmuştu. Yeniden yanılmıştım. Bir türlü adamın içindeki cevheri bulamamıştım. Adam o kadar ruhsuz,duygusuz gözüküyordu ki..
Görünüşe göre hüküm vermeyin;zengin bir kalp ucuz bir ceketin altında olabilir.