Bir sabah, güneş odasının penceresinin pervazına vurduğunda, Emir normalden biraz daha erken uyanmıştı. Gözlerini açarken, içinde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Odaya ilk adımını attığında, gözleri kitap raflarındaki eski, tozlu kitaplara takıldı. Rafların en köşesinde, biraz yıpranmış bir şekilde durmakta olan eski bir cilt dikkatini çekti. Emir, her zaman merak ettiği bu kitaba doğru yürüdü. Kitap, yıllardır oradaydı, ama o güne kadar hiç dikkatini çekmemişti.
Kitap siyah kapaklıydı ve altın renkli harflerle “Gizli Dünyalar” yazıyordu. Merakına yenik düşen Emir, kitabı eline alıp sayfalarını karıştırmaya başladı. Sayfalar eskiydi ve her biri geçmişin izlerini taşıyan sararmış kağıtlara benziyordu. Birden, sayfalardan birinin arasından ışık süzüldü. Gözlerini ovuşturdu ve dikkatlice inceledi; sayfaların arasında bir şekil belirmeye başladı.
Küçük, ince bir adam… Üzerinde eski bir pelerin vardı ve elinde bir asa tutuyordu. Emir, donakalmış bir şekilde yere düşen kitabını izledi. Kitap sanki kendi başına hareket ediyormuş gibi yere düştü. Emir çok şaşırmıştı, tam ne olduğunu anlamadan, adam konuştu: “Ben Siron, Gizli Dünya Koruyucusuyum.” Ardından Emir’e teşekkür etti. Konuştular, Siron başından geçen her şeyi anlattı. Emir, duyduklarına dayanamayarak, intikam almaları gerektiğini söyledi. Çünkü gizli dünyada Siron çok zorbalığa uğramıştı. Emir katlanamadı ve Siron’la gizli dünyaya gitmeye karar verdi.
Gittiklerinde, Kido adında biri ve grubuyla birlikte Siron’u yeniden tehdit ediyordu. Emir, duruma müdahale etti ve Siron’u savunarak araya girdi. Kido ve Emir arasında gerilim yükseldi, ancak Emir sonradan sakinleşip, Kido’ya zarar vermek yerine, onu durdurmayı başardı. Kido’nun öfkesini yatıştırdıktan sonra, Siron ve Emir ona derin bir anlayışla yaklaşarak, aralarındaki gerilimi sona erdirdiler.
Siron ve Emir, birbirlerine duydukları güvenle gizli dünyada yeni bir yola çıktılar. Geçmişin karanlık izlerinden kurtulmuşlardı ve artık birlikte daha güçlüydüler.