Aziz Sancar’ın ünlü ifadesi, “Çoğu insan zekâya inanır. Ben inanmıyorum. Bizi birbirimizden ayıran emektir. Ben çalışmaya inanıyorum.” sözleriyle, sadece kendi hayat felsefesini değil, aynı zamanda birçok büyük bilim adamının ortak inançlarını da öne çıkarmıştır. Bu perspektif, bilim dünyasının öncülerinin, başarıya ulaşmak için sadece doğuştan gelen yeteneklere değil, aynı zamanda sürekli çabaya, azime ve tutkuya odaklanmanın gerekliliğine vurgu yapmaktadır.
Aziz Sancar’ın bu ifadesi, bilimsel başarıya giden yolda zekanın tek başına yeterli olmadığını, aksine sürekli bir çabanın, emeğin ve kararlılığın gerekliliğini vurgular. Bu düşünce, bilim dünyasının önde gelen isimlerinin benzer inançlarına dayanır. Albert Einstein’ın meşhur sözü, “Dahiliğim aslında sıradan bir şey değil, sadece bir konuda uzun süreli dikkatin sonucudur.” şeklinde ifade edilir. Bu, zeka kadar uzun vadeli çabanın ve derin bir odaklanmanın da bilimsel başarıya ulaşmada kritik bir rol oynadığını belirtir. Marie Curie’nin düşünceleri de bu çerçevede önemlidir. Curie, “Hiçbir şey hayatımı bilim kadar zenginleştirmedi. Ancak bu, tıpkı bir aşk ilişkisi gibi, sürekli bir çabayı ve fedakarlığı gerektirir.” diyerek, bilime duyulan aşkın ve sürekli çabanın önemini vurgular. Bu sözleriyle, bilimin sadece zeka ile değil, aynı zamanda sürekli çaba ve özveriyle yakından ilişkili olduğunu ifade eder. Marie Curie’nin bu düşüncesi, Aziz Sancar’ın perspektifiyle uyum içinde bir bütünlük oluşturur ve başarıya giden yolda zekanın yanı sıra sürekli çaba ve tutkunun da olmasını gerektirir.