Konfor alanından çıkmak aslında kişinin kendini güvensiz alanda hissetmesine sebep olabilmektedir. Ancak başarı istiyorsak, hayallerimize ulaşmak istiyorsak, hayatımızdaki birçok şeyden fedakarlık yapmamız, bazen de konfor alanımızdan çıkmamız gerekebilir. Bazıları 1 saat çalışarak başarı elde ediyorsa, bazıları 3 saat çalışarak başarıya ulaşabilir. Herkesin başarıdan beklentisi de farklıdır, başarıya ulaşma yolları da! Başarılı, birilerine örnek olmuş insanlar, herkesin çalıştığı gibi çalışsaydı, zaten onların diğerlerinden bir farkı olmazdı. O zaman nasıl başarılı oluruz? Veya konfor alanlarımızdan çıkmadan da iyi şeylere ulaşmamız mümkün mü?
Başarı için önce hedef gerekir, sonra bu hedefe ulaşmayı istemek gerekir diye düşünüyorum. Ailemizin yada başkasının hayallerini değil, kendi hayallerimizi kurmamız ve onları gerçekleştirmeyi hedeflemek, başarıya gitmenin önemli yollarından biridir. İyi şeyler ve sonuçta başarı, konfor alanlarımızda yaşayarak gelmez. Kendi hayallerimizi karar verdikten sonra, konfor alanlarından çıkmak, yaşamımızdan da fedakarlık yapmak zorundayız. Aksi takdirde bize başarı olarak geri dönmez. Hedeflere giderken rahatsız olmayı, bu rahatsızlığın sonunda rahata ereceğimizi bilmek, yolumuzu kolaylaştırandır. Bugün arkadaşımla bulaşayım, eğleneyim, yarın çalışmaya devam ederim veya biraz daha fazla telefona bakayım, yarım saat sonra çalışmaya başlarım vb. durumlar, belki de ileri yaşlardaki yaşamımızın mutsuzluğuna sebebiyet veren olaylar olacaktır. Konfor alanımızdan çıkmamak için yapılan ertelemeler başarıyı da ertelemektedir. Disiplinli olmamız lazım, hedef belirlemek lazım, gerekirse konfor alanlarımızdan çıkmamız lazım ve olabildiğince çalışmak, çalışmayı da ertelemememiz lazım. Çünkü ertelemeler alışkanlık haline gelir ve bir bakmışız bir arpa boyu yol alamamışız. Hayatlar ilerlemiş, başarıya giden yolda yapacaklarımız azalmış.
Dışarıdaki çoğu, aslında o an için eğlenceli ve fakat bize kalıcı etkisi olmayan, durumlara da kendimizi kapatmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu bazen ailemiz olabilir, bazen sevdiğimiz bir arkadaşımızın organizasyonu olabilir, bazen de başarmamızı istemeyen, bizi kıskanan çevremizdeki başka insanlar. Onlara da kulaklarımızı kapatmamız gerekiyor. Kendi yolumuzdan, yılmadan, usanmadan, devam etmeliyiz. Tabi ki bize destek olan, bizi ileriye taşıyacak kişilere de kulak tıkamadan, onların yol gösterici önerilerinden güç alarak devam etmeliyiz. Ve herkesi memnun edemeyeceğimizin farkına varmalıyız. Başarmadan önce de, başardıktan sonra da birileri belki bizi mutsuz edecek sözler sarf edecek, belki motivasyonumuzu düşürecek. Başarılarımızdan, hedeflerimizden memnun olmayanlar da olacak. Böyle durumlarda, iyi dileklerden güç, kötü temennilerden de ivme kazanıp, yolumuza devam etmeliyiz.
Ve tüm bunlardan sonra diyebilirim ki, iyi şeyler asla konfor alanları devam ederken gelmez, başarı istiyorsak rahatsız olmaktan da memnun olmalı, başarının temelini attığımızı düşünmeliyiz. En azından şikayet etmemeliyiz. Geleceğimizi bu günlerden inşa ettiğimizin bilincinde olmalıyız. Yazımı, kendimizi sürekli motive edebilmek ve işin sonundaki mutluluğu düşünerek bu günlerimizi planlamak gerektiğine ilişkin bir atasözü ile bitirmek istiyorum: Emek olmadan yemek olmaz.