5 yaşındaydım… Her gün babamla basketbol oynardık. Hayalim, büyük bir basketbolcu olup NBA’e gitmekti. Bir gün çok kötü bir olay oldu. Yüzük parmağımın üstüne bıçak düştü ve parmağım koptu. Ağlıyordum, canım çok acıyordu. Hastaneye gittik ve doktorlar parmağımı inceledi. Sonra beni yıkan haberi verdiler. Parmağımı dikemezlermiş, hayatımın geri kalanın böyle geçirmek zorundaymışım. Kendime şu soruyu sorup duruyordum “İnsan parmağı olmadan nasıl basketbol oynayabilir ki?” Ama Gerald Green oynuyordu hem de NBA’de.
Aradan uzun bir süre geçti, 10 yaşıma geldim. Bütün zorluklara rağmen rağmen antrenmanları bırakmadım. Güçlendim, uzadım, hızlandım. Okuldakiler bana inanmıyordu. “Parmaksız basketçi mi olur oğlum.” tarzı cümlelere maruz kalıyordum. İnsanlar çok acımasız, başkalarının kusurlarıyla dalga geçip onlara gülüyorlar. Hiç düşünmüyorlar bana da biri bunun aynısını yapsa ne yaparım diye. Dalga geçtiği çocukların duyguları onların umurunda değil. Acaba hiç birini üzdükleri için vicdan azabı çektiler mi? Hiç sanmıyorum, neden mi? Çünkü insanlar acımasız ve kötüdür. Peki bu sözler beni hedefimden saptırdı mı? Tabii ki hayır. Ben pes etmem. Aklıma bir şarkı sözü geldi “Huyum kurusun bir şeyi çok istersem alırım ben!”. Bu benim için de geçerli. NBA’e gitmeyi her şeyden çok istiyorum ve bunu başaracağım.
12 yaşıma geldim, Türk Telekom’un kaptanıyım. Haftaya U13 milli takım seçmeleri var. Bunun için çok çalıştım. Herkes bana inanıyor. seçmelerin olduğu gece rahat uyuyamadım. Sabah oldu, erkenden uyanıp kahvaltımı yaptım ve hazırlandım. Ankara Arena’ya vardık. Bir sürü çocuk vardı ve onların arasından seçilecek olan kişi bendim. Antrenmanı çok güzel tamamladım, sıra maça geldi. Çokça sayı attım ve asist yaptım. Son dakikada çok kötü yere düştüm, canım çok acıdı ama çok önemli bir şey yoktu sadece bileğim burkulmuştu. Maçtan çıktım, eve gittik ve uzun süre buz yaptım ayağıma. Yaklaşık bir hafta sonra sonuçlar açıklandı. Listenin başında ben vardım. Eksik parmak zirvede şimdi. Bütün aile, koçum ve takım arkadaşlarım hepsi beni tebrik ediyordu. Ayağımdaki sakatlık da geçmişti. Her şey benim için mükemmeldi.
18 yaşındaydım ailemle birlikte Amerika’ya taşınmıştık. Duke Üniversitesi’de hem öğrenim görüyordum hem de basketbol oynuyordum. Bu sezon NBA Draft’ine katılacaktım. Gece gündüz aralıksız çalıştım hedefim için. Ve o gün gelip çattı. Takım elbiselerimi giydim ve Draft’in düzenlendiği yere gittim. 1. sırada Houston Rocekts var. Yani Gerald Green’in takımı. Adam Silver sahneye çıktı ve klasik cümlesiyle başladı “With the first pick in 2019 NBA Draft the Houston Rockets selected Deniz Mert Algün”. Herkes bağırıyor ailem,koçum ve seyirciler. Bu hayatımın en iyi anıydı. Hayalim gerçek oldu; NBA’deyim. 1. sıradan seçildim ve kader arkadaşımla aynı takımdayım. Eksik parmak zirvenin sahibi. Herkes dalga geçmişti ama bakın ne oldu, seçildim. Böyle bir şeyi kimse beklemiyordu. Bu benim zaferimdi. Ama daha önümde bir sürü yıl var NBA’de geçireceğim, daha bir sürü zaferim olacak.