Albert Einstein ve Thomas Edison’un hayal gücü ve bilgi hakkındaki sözleri, yıllardır tartışmalara söz konusu olmaktan çekinmiyor. Einstein, “Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir.” derken; Edison ise, “Hayal gücü, bilgiyle birleştiğinde başarıyı getirir.” diyor. Peki, ikisi de alanında uzman bilim insanları ama hangisi doğruyu söylüyor?
Einstein’ın “Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir.” sözü, insanların yaratıcı düşünme yeteneğine vurgu yapıyor. Ona göre yalnızca bilgiye sahip olmak, insanı gerçek anlamda başarılı olması anlamına getirmiyor. Hayal gücü, yeni fikirlerin, buluşların ve keşiflerin kapısını açıyor. Bir insanın hayal gücü, o kişinin kendi limitlerini geçmesini sağlayarak, bilgiyle harmanlanarak ortaya çıkan bir zihnin ortaya çıkmasını sağlıyor.
Fakat bir diğer taraftan ise Thomas Edison, “Hayal gücü, bilgiyle birleştiğinde başarıyı getirir.” diyerek, bilginin hayal gücüyle beraber birleşmesinin önemine vurgu yapıyor. Ona göre, bir insanın sadece hayal kurmakla kalması yetmiyor; bu hayalleri gerçeğe dökebilmek için yeterli ve kalifiye sayılabilecek bilgiye ihtiyacı var. Edison, icat ettiği birçok önemli buluşla da bu sözlerinin arkasını doldurmayı başarmıştır. Mesela ampul, gramofon gibi icatlarıyla bilgi ve hayal gücünün birleşiminin ne kadar değerli ve sınırları aşabilen bir şey olduğunu göstermiştir. Ama bilgi mi yoksa hayal gücü mü daha önemli?
Aslında bu sözler birbirini bir yapboz misali tamamlıyor. Hayal gücü, insanın sınırlarını zorlayarak yeni fikirler üretmesini sağlıyor. Ancak bu fikirleri hayata geçirebilmek, bilgiye dayalı bir süreç gerektiriyor. Dolayısıyla, her ikisi de birbirinden ayrı düşünülemez.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz ki hayal gücü ve bilgi arasında bir rekabet yok, aslında birbirlerini tamamlayan unsurlar. Hayal gücü, insanın bilgiyi nasıl kullanacağını belirlerken; bilgi de hayal gücünün sınırlarını fazlasıyla genişletiyor. Dolayısıyla, Einstein’ın ve Edison’ın sözleri aslında aynı şeyi farklı yönleriyle ifade ediyor. Her ikisi de haklı ve başarıya giden yolda hayal gücü ve bilginin bir arada olması gerektiğini vurguluyorlar. Bu nedenle, her ikisi de ayrı ayrı ele alınmalı ve bence ayrı tutulmayıp bir yapbozun birbirini tamamlayan iki parçası gibi ele alınmalı birbirini tamamlayıcı unsurlar olarak görülmeli.