Toplumumuzda önemli bir rol haline gelmiş insanlardan birisi olan Pablo Picasso “Eğitim, bireyin özgür yaratıcılığını kısıtlar” demiş. Fakat bu görüşü desteklemeyen birisi, Lev Tolstoy, “Eğitim, insanın toplumsal sorumluluklarını anlamasına yardımcı olmaktır.” demiş.
Pablo Picasso’nun lafı, aldığımız eğitim bize yapılan tüm yatırımlarla bireyin yaratıcı yeteneğinin nasıl etkilendiğini sorgulayan önemli bir ifadedir. Modern eğitim sistemlerinin kişileri, özgün düşünme yeteneklerini engelleyecek bir yerleştirme eğiliminde olduğunu düşünüyorum. Eğitim, kısıtlayıcı düşünme tarzıyla çoğu zaman kişinin yaratıcılığını bastırdığına inandığım için Picasso’nun görüşlerine katılıyorum
Öncelikle, eğitim sistemleri doğası gereği, belirli bir müfredata ve katı sistem kurallarına dayanan formüle dayalı bir yapıya sahiptir. Belirli dersler öğrencilere öğretilmekte ve anlayış kazanımı için belirli notlar yöntemsel olarak belirlenmektedir. Bu yöntem, öğrencinin kendi düşüncelerine, yeni algılara ve hatta eleştirel düşünmeye sınırlama getirebilir. Örneğin, sanat derslerine kayıt olan öğrenciler, özgün el sanatlarını sergileme şanslarını engelleyecek belirli yöntemlerle karşılaşabilirler. Picasso, sanatı özgürleştirmek ve akıl yürütmeyi yaratıcılığın merkezi inancı olarak görmek açısından bu sorunları zaten yaşamıştır.
Aynı zamanda, eğitim, bireylerin risk almaktan çekinmelerine neden olabilecek ve korku uyandıran sınırların olduğu bir ortamda oluşabilir.
Bununla birlikte, birçok eğitim sistemi, öğrencileri hatalardan kaçınmaya yönlendirmeyi amaçlar. Ancak, hatalar yaratıcı sürecin en önemli bileşenlerinden biridir. Birçok büyük icat ve sanat eseri hatalardan doğar. Eğitimin dayattığı disiplin ve kurallar, bireylerin bu süreçten geçmesini engelleyebilir.
Ayrıca, eğitim sürecinde bireyler genellikle başarı için belirli kriterlere göre değerlendirilir. Not sistemleri, sınavlar ve standart testler, öğrencileri önceden belirlenmiş bir düşünme tarzına zorlamakta. Bu yaklaşım, yaratıcı düşünce yerine ezberlemeyi teşvik etmek üzere tasarlanmıştır. Bir öğrencinin kendine özgü bir fikri olduğunda, bu sosyal olarak kabul edilen standartlara uymadığı için değersiz kabul edilebilir. Örneğin, edebiyat derslerindeki öğrenciler genellikle belirli belirlenmiş kısımlardan kompozisyon yazmaları istenir. Ancak bu, farklı bir bakış açısı geliştirmelerinde engel teşkil edebilir.
Sonuç olarak, eğitim bireyin bilgi seviyesini yükseltse de, bunu yapan ve bozan bir sistemdir. Picasso’nun dediği gibi, bireyin serbest ve yaratıcı olma yetisi katı eğitim sistemleriyle baskılanabilir. Yaratıcılık, kendini serbest hisseden bireyin ortasında gelişmektedir. Bu nedenle, eğitim sistemleri dünyanın her yerinde daha özgür ve yaratıcı düşünmeye eğilimi olan bireyler yetiştirmek için öğretim sistemini baştan sorgulamak zorundadır.