Her çocuğun kendine ait bir dünyası vardır. Bu dünyada fikirler inşa eder, inşa ettikleri evlerde yaşarlar. Sonra çocuk basar yedi yaşına. Annesi sırtına bir çanta takar gönderir onu okula. Çocuk mutludur, çocuk heyecanlıdır ve en önemlisi öğrenmeye açtır ama eğitim sisteminde hayallere yer yoktur. Ezber, ezber ve ezber… Basmakalıplar üzerine kurulmuş öğretiler… Çocuğu hayalleri birbir yıkılır. Çünkü okulda başarılı olmak istiyorsan çok düşünmeyeceksin, çok çalışacaksın.
Günde iki yüz soru mu çözüyorsun? Yetmez. Günde üç saat mi çalışıyorsun? Yetmez. Sınırları zorla, kitap araları daki notları ezberle. Aynı soruları tekrar tekrar çöz. Kimi zaman çözdüğün soru bankasının kapağı farklı olmasına rağmen soruların benzer olduğu göreceksin, tek fark birisinde topu atan Mira iken diğerinde Mina. Ama olmaz, bırakamazsın. Çünkü kaçırdığın yerler mutlaka olacaktır. Zaman geçicek bu sistemden kaçmak isteyeceksin ama doktorların bile gereken değeri görmediği bir ülkede hep çalışmak zorundasın. Çünkü koltuğa uzanıp hayal kuracak vaktin dahi yok.
Son elli yıla baktığımızda parlak fikirlerin hepsi birbir söndürüldü. Zaten kimya, biyoloji, fizik gibi derslerde koca dört sene boyunca deney yapılmadığı bir ülkede bilimin gelişmesini beklemek saçma olurdu. Biz çocuklara hiç fırsat vermiyoruz ki o güzel beyinlerini kullanarak sorunlara bir çözüm bulsunlar, tek yaptığımız eleştirmek, tek yaptığımız küçümsemek. Çocuklara baktığımda üzülüyorum onlar adına. Bu eğitim sisteminin içine sıkışıp kaldılar, her koştuklarında duvara tosladılar.
Yavaş yavaş o kurulan binalar yıkıldı, herkesin zihninde koca boş bir arazi. Hatta gökyüzündeki buluntun bile şeklini aynı hayal eder oldu çocuklar. Eğitim adı altında cinayetler işledik, katil olduk. Ölenler hayaller oldu da kimse arkasından yaş tutmadı.
Eğer ülkece kalkınmak istiyorsak önce eğitim sistemimize bir el atmalıyız. Ezberci eğitim sistemi yüzünden çocuklar itiraz etmek ne demek, fikirlerini savunmak ne demek bilmiyorlar. Saygı adı altında çocukları hapsettiğimiz sınırlar onları gitgide boğuyor da kimse farkında değil. Yanlış anlaşılmak da istemem, çalışmak çok önemli elbette. Ama bundan daha önemlisi ne için çalıştığını algılayabilmek. Modern dünya düzeninde bunların hiçbirinin kıymeti kalmadı. Zeki insanları bilerek sınırladılar, zekalarını harcadılar.
Sonuç olarak, çocuklara kendilerini tanımaya şans verilmeli ilk önce. Eğer bir çocuğun fizik dersine ilgisi yoksa ona zorla sayısal okutup ”iyi maaşlı” bir işe girsin diye yıllarca işkence etmek o çocuğa karşı yapılan bir haksızlıktır. Bırakalım çocuklar ilgi alanlarını kendisi belirlesin ve hayatta karşılarına çıkan zorluklara karşı kendi özgün fikirlerini üretip sorunu çözsünler. Çünkü hayat bir kitapta yazan formülden çok daha fazlası ve sınavlarda sorulan bir sayfalık sorudan bile daha zor hayatın kendisi.