Eğitim

Geçmişten günümüze kadar eğitime birçok farklı perspektiften yaklaşılmış ve bir sürü farklı düşünce öne sürülmüştür. Eğitim hakkında ünlü ressam Pablo Picasso “Eğitim, bireyin özgür yaratıcılığını kısıtlar.” demiştir. Ünlü yazar Lev Tolstoy ise “Eğitim, insanın toplumsal sorumluluklarını anlamasına yardımcı olmaktadır.” demiştir. Bu iki insanın arasında ise ben kendimi Picasso’nun görüşüne daha yakın hissediyorum.

Picasso’nun görüşünde kalıplaşmış ve geleneksel eğitim sisteminin yaratıcılığı kısıtlayabildiği görülmektedir. Ben de bu görüşe katılıyorum. Bir çocuk belki de sanata çok yetenekli olabilir ve belki de çok yaratıcı bir biçimde sanat geliştirecek olabilir ama doğru yönlendirilmediğinde çocuk hayatın akademik başarıdan ibaret olduğuna inanabilir, sanatı hiç denemeyebilir ve sonuç olarak da sevmediği ve belki de yeteneği olmayan bir işi yaparak başarısız olabilir.

Tolstoy’un görüşünde ise eğitimde sadece akademik alanlarda işimize yarayacak bilgilerin öğretilmediği ve aynı zamanda bireyin toplumda bir yer edinmesine yarayacak bilgilerin de öğretildiği söylenmektedir. Şüphesiz bireyin sevgi, saygı, dayanışma, yardımseverlik, alçakgönüllülük gibi değerlere sahip olması toplumu daha yaşanılabilir bir yer hâline getirir. Bu değerlerin temeli ise eğitim yoluyla atılabilir. Yani bir insan eğitim gördüğü sırada toplumda hoş karşılanan bazı temel erdemleri de edinir. Bu da Tolstoy’un haklılığını gösterir.

Benim görüşüm ise eğitimde dengeden yanadır. Yani insanın yeteneklerinin ve yaratıcılığının arka planda tutulmasından ziyade kişinin yetenekleri desteklenecek biçimde bir eğitim almasıdır. Bu sayede kişi hem toplumda etkin bir bire yolabilir hem de kendi yaratıcılığını gösterebilir. Örneğin, yaratıcılığıyla akademik bilgilerini birleştirerek bir ürün ortaya çıkabilir ve bir girişimci olabilir.

(Visited 5 times, 1 visits today)