Bu yaz tatilinde ailem ile birlikte İzmir’e gittim. İzmir Türkiye’nin en önemli turistlik şehirlerinden biridir. İzmir şehir olarak da bölge olarak da bence muhteşem bir yerdi, en sevdiğim yanı ise denizi olmasıydı. Çünkü yaşadığım şehir olan Ankara’da deniz yok. Ege denizine kıyısı bulunan İzmir’ in sahilleri ve denizi ise en az Akdeniz sahilleri kadar güzel.
İzmir’de ilgimi çeken en az denizin güzelliği kadar güzel olan ve geçmiş tarihten bizlere miras kalan “Efes Antik Kenti” idi.
Biraz “Efes antik Kenti” ile ilgili de bilgi vermeliyim diye düşünüyorum.
İzmir”in Selçuk ilçesinde bulunan “Efes antik Kenti”nin kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına farklı dönemlerde Roma, Yunan ve Türkler’e ait bir Antik kent olmuştur. Bunun yanı sıra Anadolu’ nun eski geleneğine dayalı Artemis Tapınağı, Meryem ana Evi, Ashab-ı Kehf Mağarası gibi en büyük eserden bazıları da Efes’te yer almaktadır.
Efes, Helenistik ve Roma dönemlerinde en parlak dönemlerinden birini yaşamıştır. Roma İmparatoru “Augustus” zamanında Asya Eyaletinin başkenti olup nüfusu 200,000 kişiye ulaştığı bilinmektedir. Doğu ve batı arasında kapı vazifesi gören bu yer aynı zamanda Anadolu’nun eski tanrıça geleneğine dayalı olan Artemis kültürünün en büyük tapınağının da bulunduğu yerdir. Eski tarihlerde ve günümüzde hala çok önemli bir yere sahip olan Efes, Herakleitos, Artemidoros, Hipponoks, Seranos ve Zenodostos gibi ünlü isimlere de ev sahipliği yapmıştır.
Efes, eski dönemlerde kadın savaşçılar tarafından kurulduğu ve bu antik kentin 8 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu düşünülmektedir. Efes aynı zamanda Cilalı Taş Devrinin en önemli örneklerinden ve nadide şaheserlerindendir.
Milattan önce 1000’li yıllarda göçmenlere büyük bir ev sahipliği yapmıştır. Çünkü, eski dönemlerde burası bir liman kenti olup, deniz yoluyla bugün ki İzmir sınırlarına gelen göçmenler, öncelikle Efes’e ulaşıyorlardı.
Günümüze kadar gelen Efes -kalıntılarının büyük bir kısmı, General Lisimahos döneminden kalmıştır. O dönemden kısa bir süre sonra Efes Antik Kenti büyük bir talihsizlik yaşamış ve şehrin zenginleşmesinde en büyük pay sahibi olan Efes Limanı dolmaya başlamış gösterişli ve güzel liman özelliğini kaybetmiştir.
Bu krizi önlemek isteyen dönemin imparatoru “ Hadrian “ dolan limanı birkaç kez yeniden boşaltmış ancak bu kötü gidişata engel olamamıştır. Bu nedenle Efes böylece hem limanını kaybetmiş hem de denizden uzak bir kent haline gelmiştir. Daha sonra milattan önce 1330 yılında, biz Türklerin eline geçmiştir.
Benin çok sevdiğim dünya kültür miras listesinde de yer alan “Efes Antik Kenti” kıymetini bilmeli, bizden sonra gelen nesillere bu mirası aktarmalıyız…