Edebiyat Karakterimizdir

Konuşma, zihnin en üst düzeydeki işlevidir. Hem kişinin kendisine hem de karşısındakine duygu ve düşüncelerini doğru bir şekilde aktarabilmesi, yani kendini doğru bir şekilde ifade edebilmesidir. İnsanın kendisini ifade edebilmesi bir sanattır. Bu da edebiyattır. Edebiyat yapabilen bir insan, diğerlerinin oldukça üstünde bir zeka seviyesine sahiptir. Çünkü edebiyat özgünlük ister. İnsanların bile birbirinin aynısı olan bir dünyada  özgün kalabilmek ise irade ve kararlı bir karakterle mümkündür.

Bir insanın zekası bilgisine göre değil, bilgi edinme yeteneğine göre ölçülür, demiş ünlü oyun yazarı G.Bernard Shaw. Araştıran insan, daimi ve günceldir. Yaşam hakkında daha çok bilgiye ve birbirinden farklı bakış açılarına sahiptir. Bu nedenle hayatında daha doğru konulara yer verir, onları tartışır, sorgular ve gelişir.

 Kendini insanlara duru ve doğru şekilde ifade edenlerin fikirleri evrenseldir. Bu kişilere Sokrates(M.Ö. 470-399, Aristoletes (M.Ö.384-322), Platon (M.Ö.428-348) ve İbn-i Sina(980-1037) gibi ünlü düşünürler örnek verilebilir.

Bahsedilen kişiler ömürleri boyunca  öğrendikleriyle hiçbir zaman yetinmemiş, yaşadıkları döneme ve bilgi düşmanı olanlara rağmen hayata ve dünyaya olan ilgilerini yitirmemişlerdir.

Dünya tarihine kazınmıştır bu kişilerin isimleri çünkü görünenin aksine, kişinin hayalindeki resmi ve tasarımı tıpkısının aynısı olarak kağıda dökememesi ve kimseye betimleyememesi gibi düşüncelerini de tam anlamıyla başkasına aktarması imkansıza yakın bir durumdur. Onlar, imkansızı başarmış kişilerdir. Bu nedenle de yaşamla bütünleşmiş ve düşüncelerini yüzyıllar sonrasına bile aktarabilmişlerdir.

İletişim kurmak, hayatımızın temelini oluşturur aslında. Sadece insanlarla iletişim kurmayız, onlarla çelişmeyiz; en büyük çelişki içimizdeki sestir ömür boyu. Kararsızlıklarımız, düşüncelerimiz, duygularımız ve karakterimizdir. Düşüncesiz insan yoktur dünyada. Çünkü nefes almak gibidir düşünmek, planlanan ve yapılması gereken değil, var olandır.

Hiç kimsenin hayatında aklının bomboş olduğu bir an yoktur. Düşünmek istemediğimiz zaman bile düşünmemeyi düşünürüz çünkü. Fakat düşüncelerimiz, bize yardım etmekten çok bizi zora sokar bazen. Bu nedenle de çelişkiye düşüyoruz zaten.

İnsan, sorgulayabilen ve üretebilen tek varlıktır. Fakat günümüzde sorgulamayan ve üretmeyen insan sayısı oldukça fazla olduğundan, aslında kendinde var olanı kullanmak bile bir yetenek sayılmaktadır.

İnsanın doğasında iki şey sabittir: üretim ve düşünce. Şimdi tam tersine, üretebilen ve düşünebilen insan farklı sayılıyor, diğer insanlara benzetilmeye ve farklılıkları göz ardı edilmeye çalışılıyor.

Çünkü farklılıklar her zaman korkutucu ve zararlı görünmüştür insanlara. Farklı olana güven olmaz, tereddütle yaklaşılır veya dışlanır. Farklı olan zekidir ve zekilerden korkulur. Bundan dolayı düşüncelerimizi olduğu gibi aktarmaktan çekiniyoruz. Gittikçe ayna tutuyoruz birbirimize, birbirimize özeniyor ve insanlığımızdan gitgide uzaklaşıyoruz. Ayrılıklarımızla gurur duymak yerine utanç duyuyoruz. İnsanların eskisi gibi yazamaması ve konuşamaması da bu yüzden. Sıkıntı zeka seviyemizde değil, davranışlarımız ve korkak düşüncelerimizde. Demem o ki sanatın ve edebiyatın zekayla ilgisi vardır. Önemli olan özgünlüğümüzü benimsemek ve farklılıklarımızı kullanmaktır.

(Visited 38 times, 1 visits today)