Güneş, her zamanki gibi doğdu. Ama bu sabah her şey farklıydı. Kimse bunu hemen fark etmedi, çünkü herkes sıradan bir gün gibi yatağından kalktı. Ancak kahvaltı sofrasında konuşmalar azaldı, gözlerde bir boşluk vardı. Anne, çocuğuna kahvaltı hazırlamadı; baba, işe giderken eşine alışkanlıkla “Görüşürüz” dedi ama sesi ifadesizdi. Çocuk, annesinin ilgisizliğini fark etmedi, çünkü o da hiçbir şey hissetmiyordu.
Sokaklar her zamanki gibi kalabalıktı ama farklı bir sessizlik hâkimdi. İnsanlar birbirine çarptığında özür dilemiyordu. Bir adam, yaşlı bir kadının elindeki torbaları düşürdüğünü gördü ama içinden yardım etmek gelmedi. Çünkü artık merhamet diye bir şey yoktu.
İş yerinde patron, çalışanlarına ruhsuz gözlerle baktı ve dümdüz bir sesle, “Bugün işten çıkarılanların listesi hazır” dedi. Kimse itiraz etmedi, kimse korkmadı ya da üzülmedi. İşlerinden atılanlar, bilgisayarlarını kapatıp hiçbir şey olmamış gibi çıktılar. Geri kalanlar, sanki biraz önce yıllarını verdikleri meslektaşları kapıdan çıkmamış gibi ekranlarına döndü.
Televizyonda haber spikeri, dümdüz bir sesle günün gelişmelerini aktarıyordu: “Bugün ülke genelinde suç oranları olağanüstü bir artış gösterdi. Cinayetler ve hırsızlık vakaları hızla yükseliyor. İnsanlar birbirine zarar veriyor ama kimse pişmanlık ya da korku duymuyor.”
Hastanelerde hemşireler, hastalara ilaçlarını uzatırken “Geçmiş olsun” bile demiyordu. Doktorlar, teşhis koyarken hastaların gözyaşlarını umursamıyordu çünkü kimse kaygılanmıyordu. Bir baba, doğumhanede yeni doğan bebeğine baktı ama ne sevgi ne de heyecan hissetti. Bebeğin annesi de kucağına aldığı çocuğa yabancı bir nesne gibi baktı.
Aşıklar ayrıldı, arkadaşlar birbirini unuttu, anne-babalar çocuklarını sahipsiz bıraktı. Kimse geçmişini umursamıyordu artık. Bir zamanlar değerli olan dostluklar, aşk, sadakat, vicdan… Hepsi bir gecede kaybolmuştu.
Akşam olunca, sokaklar hâlâ hareketliydi ama hayat durmuş gibiydi. İnsanlar evlerine döndü, ışıklarını kapattı ve yataklarına uzandı. Kimseden iyi geceler dileği duyulmadı ve kimse, bu olanların yanlış olup olmadığını sorgulamadı.
Sabah tekrar uyandıklarında, her şey normale dönmüştü. İnsanlar ne olduğunu hatırlamıyordu ama içlerinde garip bir boşluk vardı. Sanki hepsi uzun bir uykuya yatıp aynı kabusu görmüştü. Belki kabus olmadığını biliyorlardı, sadece öyle olmasını umuyorlardı.