Bir gün mutluluk, öfke, heyecan ve hırs beraber upuzun bir yolculuğa çıkarlar. Bakalım bu yolculukta karakterlerimizin başına neler gelmiş?
Mutluluk etrafa bakınıyor ve gülüyor, her şeye bakıyor ve daha çok gülüyor. ,Arkadaşlarıyla yolculuğa çıkmak onu çok mutlu ediyordu. Ve bu mutluluğunu arkadaşlarıyla paylaşabilmek için sürekli onlara bir şeyler gösteriyordu.
Öfke ise tam tersine kuşların cıvıltısından, kelebeklerin uçuşuna kadar her şey onu sinir ediyordu. Neden kuşlar cıvıldıyor, neden kelebekler uçuyordu. Bir türlü anlam veremiyor, her saniye onu sinir eden şeyler listesine üçer beşer eklemeler yapıyordu.
Heyecan ise yerinde duramıyor. Zıplıyor, koşuyor arkadaşlarına bir şeyler gösteriyordu ve yolun devamında ne yapacaklarını merak ediyor, merak ettikçe de daha çok heyecanlanıyordu.
Gelelim hırsa; hırs ise bu güzel geziyi bir yarışa çevirmişti şimdiden. Herkesten önde yürümeye çalışıyor, herkese daha farklı ve daha fazla şey göstermeye çalışıyordu.
Tekrar dönelim mutluluğa, mutluluk sürekli gülmeye devam ediyor ve öfkeyi sinirlendiriyordu. Öfke de en sonunda kendini tutamayıp mutluluğa bağırmaya başlıyor. Heyecan ise bu kavgayı endişe ve heyecanla izliyor, bu kavganın nereye gideceğini merak ediyordu. Hırs ise öfkeden daha çok bağırmaya çalışıyor daha öfkeli olmaya çalışarak hem öfkeyi hem de mutluluğu daha çok sinirlendiriyordu. Ayrıca hırsla beraber heyecanlının da heyecanlı hareketleri öfkeyi daha çok sinirlendiriyordu. Gittikçe yükselen öfke ile beraber hırs da yükseldikçe yükseliyor ve en sonunda fiyasko çıkıyor. O güzel gezi şimdi mahvoldu.
Bu kavga bir kaç dakika daha devam ettikten sonra aniden duruyor. Ortalığı ölüm sessizliği kaplıyor ve bu arada bu dört arkadaş boş bakışlarla birbirlerine bakarken bir yandan da düşünüyor; neden bağırıyorlardı? Ne olmuştu?
Artık mutluluk gülmüyor, öfke ve hırs ne yapacağını bilemiyor boş boş etrafa bakınıyorlardı. Heyecan ise artık oradan oraya zıplamıyordu.
Dört arkadaş bir süre anlamsız bir şekilde bakıştıktan sonra mutluluk kendini tutamıyor ve bir anda gülmeye başlıyor. Buna anlam veremeyen heyecan neden güldüğünü merak ederek yine zıplamaya başlıyor oradan oraya. Hırs ise daha çok gülüyor, ama neden kim bilir?… Öfke ise ne yapacağını bilemeden gülmeye başlıyor.
Bir süre sonra bu anlamsız gülüşme bittiğinde herkes mutluluğa dönüyor ve neden güldüğünü soruyor. Mutluluğun cevabı ise şu oluyor:
– Ya arkadaşlarım bu halimize gülüyorum. Hepimiz biraz önce öfkelendik ve birbirimize bağırmaya başladık. Aynı öfke gibi. Sonra kendimizi haklı çıkarmaya ve birbirimizden önde olmaya çalıştık. Aynı hırs gibi. Sonra gülmeye başladık hepimiz mutluyduk. Aynı benim gibi ve şimdi de heyecanla benim daha doğrusu bizim neden güldüğümüzü dinliyorsunuz. Aynı heyecan gibi. Biz birbirimiz tek bir parça gibiyiz. Sadece farklı adlarda. Birbirimiz olmadan ne yapacaktık BİZ?
Sonuç olarak duygular birbirini tamamlayan, birbiri içinde bulunan kırık bir aynanın parçaları gibiler. Parçalar tek başına işe yarıyor, ama tek bir halde daha kusursuz çalışıyor birbirini tamamlıyor.
O yüzden herhangi bir durumda tepki vermeden önce o konu hakkındaki bütün duygu ve düşüncelerinizi bir araya toplayarak cevap verin. Bu daha sağlıklı ve iyi karalar vermenize yardımcı olacaktır.