Duygularını ve Kendini Kabullenmek

Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu. Neler oluyordu bana niye ağlayamıyordum? Yoksa ben de mi onlar gibi oluyordum. Ben de mi insanlığımı kaybediyordum. Hayır ben insanlığımı kaybedemem. İnsanlığımı kaybedersem hareket eden bir et parçasından ne farkım olurdu ki. Bu düşüncelerin ardı ardı kesilmiyordu her yeni düşünce bana daha da acı çektiriyordu. Adeta zehirli bir sarmaşık gibi kafamın içini sarmışlardı. 

Kafamdaki bu düşüncelerle baş etmek günden güne zorlaşıyordu. Her geçen gün bir duygumu daha kaybediyordum. Başlarda sadece ağlayamayan ben artık ne gülebiliyor ne şaşırabiliyor ne de başka bir tepkiyi verebiliyordum. Olmaktan korktuğum yürüyen et parçasına dönüşmüştüm bile. Ama bir gün bir ses duydum. Ses senin de duyguların var onlar kaçmaz diyordu. Hakikaten benim de duygularım vardı değil mi? Peki, onlar neredeydi? Uzun bir süredir duygularımın beni terk ettiğine inanıyordum. Peki, duygular gerçekten insanı terk eder miydi? Bir süre bunun üzerine düşündüm. Ve duyguların insanı terk etmeyeceğini, insanın duygularını içine atmayı çalıştığını fark ettim. Ben de öyle yapıyordum duygularımı içime atıyor sanki onlar yokmuş gibi davranıyordum. Peki ya neden böyle yapıyordum, duygularımdan kaçma  nedenim neydi? Onlar önemsiz miydi de böyle yapıyordum ama önemsiz de değillerdi. Kendimi anlamak hiç bu kadar zor olmamıştı. Ama bir kere bu yola başlamıştım ve sorunumu çözmeden devam edemezdim. Bu yüzden duygularımla yüzleşmeye karar verdim.

Teker teker iyisiyle kötüsüyle tüm duygularımı kabul etmeyi denemeye başladım. Ama sadece denemeye başladım çünkü duygularımı kabullenmek hiç de kolay olmadı.  Çünkü doğru bildiğim yanlışları fark etmek ve onları kabullenmek de beni çok yoracaktı. Duygularımı kabullenmek benim için uzun bir süreçti ama bu duyguları kabullenmek beni daha mutlu yapacaktı bunun farkındaydım ve ben de bu nedenle pes etmedim. Mutlu olma umuduna dayandım ondan güç aldım ve her geçen gün duygularıyla daha barışık bir birey haline geldiğimi düşünüyorum.

Duygularımı kabullenme sürecinin bana kattığı bir diğer değer ise öz sevgiydi. Ben öncesinde kendimi sevdiğimi, kendime değer verdiğimi sanırdım. Meğerse yanılmışım ben kendime değer vermiyormuşum başarılarıma değer veriyormuşum. Bu da beni zihinsel ve ruhsal anlamda fazlasıyla yoruyormuş.

Sonuç olarak duygularımı kabullenme süreci bana bir çok değer kattı. Bu sürece başlamama neden olan ağlayamama olayını yaşadığım için çok mutluyum. Çünkü eğer o gün bendeki bu problemi fark etmesem bu problem çok başka bir anda daha kötü bir şekilde gün yüzüne çıkabilirdi. Bu süreçten çıkardığım bir diğer sonuç her şeyi içime atmamam gerektiğidir çünkü her birikmişlik insanı tüketir ve sıkar.   Zweig’ın deyimiyle “Belki de insan her şeyi içine atmaktan boğuluyor zamanla.”.

(Visited 15 times, 1 visits today)