Bugün annemin kendi yaşamından bana anlattığı ve bende iz bırakan bir hikayeden bahsetmek istiyorum size.
Annem annesinin ve babasının çalışmasından dolayı İlkokul 2. sınıfta evde yalnız kalmaya başlamış bir çocukmuş. Okula giderken ya da okuldan geldiğinde bir çok ihtiyacını kendisi yapmaya mecburmuş. Annemin dediğine göre hayat şartları bunu gerektiriyormuş.
Bir gün evde bir şeyden çok korkmuş. Ağlamaya başlamış ve annesini istemiş. O an yanında olmasını ona sarılmasını istemiş. Sonra duvarda her zaman asılı duran tabloya takılmış gözü. Tabloda annesine çok benzeyen bir kadın ve kucağında da kedisine benzeyen bir çocuk varmış. O an çocukça olduğunu söylüyor ama annesi ve kendi resmi olduğunu düşünmüş. Tabloda ki annenin çocuğa sıkı sıkı sarıldığını gördüğünde annesinin o an ona sarıldığını hayal etmiş. Çünkü resmi kendi resimleri sanmış. Oysa İranlı bir ressamın ünlü bir anne çocuk tablosuymuş. Birden artık kokmamaya başlamış. Annesinin yakınında olduğunu hissetmiş. Ona sarılmış gibi bir güven duymuş içinde. Bir daha evde yalnız kaldığı ya da korktuğu her an o resme bakmış. Uzun bir süre o resmi hep kendi ve annesinin ve resmi zannetmiş.
Yıllar sonra annem ressam olan arkadaşına kendisinde bu denli iz bırakan ve sevdiği o resmi yaptırmış. Kendi çocukluğunu anlatan bu resmi ve ona kattıklarını bende yaşayım istemiş olacak. Bir gün eve geldiğimde salondaki o tabloyu gördüğümde her şeyi ve daha önemlisi bana anlattığı bu hikayeyi ve bu hikayeye konu olan tabloyu hatırladım.
Öyle güzel ve anlamlı bir tabloydu ki annemin neden bu kadar çok sevdiğini anladım. Dahası gerçekten tablodaki kadın anneanneme ve annemin çocukluk resimlerine çok benziyordu.
DUVARDAKİ RESİM
(Visited 206 times, 1 visits today)