Hayat, her an yeni bir zorlukla karşımıza çıkabilir. Her zorluk, aslında kendimizi geliştirmemiz ve zayıflıklarımızla yüzleşmemiz için bir fırsattır. Düşüş, insan olmanın kaçınılmaz bir parçasıdır; çünkü hiçbir insan düşüp kalkmadan gerçek anlamda ilerleme kat edemez. Düşmek dediğimiz olayı her insan yaşasa da asıl önemli olan düştükten sonra ayağa kalkma cesaretini bulabilmektir. Her düşüş bir ders, her kalkış bir başarıdır.
Hiçbir insan kusursuz değildir; doğuştan her konuda başarılı olan kimse yoktur. O yüzden bir şeyi ilk deneyişinizde bir şeyleri yapamadığınızda umutsuzluğa kapılıp “beceremiyorum, başarısız biriyim, olmuyor” tarzı düşüncelere kapılmayın. Çünkü sizin başaramamak olarak gördüğünüz şeyler aslında başarma yolunda karşılaştığımız, kendimizi geliştirmek için karşımıza çıkan sınavlardır. Her insan hata yapabilir, bir şeyleri beceremeyebilir. İnsan, doğasında hata yapmaya eğilimli bir canlıdır ve hata yapmak çok doğal bir şeydir. Fakat hatalarından ders çıkarmamak normal karşılanacak bir durum değildir. Çünkü hatanızı bildiğiniz halde bu hatayı tekrarlamanız artık hatadan çıkar ve bile bile yanlış yapmaya girer. Dostoyevski’nin bu konu hakkında toplumdaki çoğu kişi tarafından bilinen bir sözü de var: “İlk yapılan yanlışa kaza, ikincisine hata, üçüncüsüne ise tercih denir.”
İnsan, hatalar yaparak kendini oluşturur aslında; kişiliğini, dış görünüşünü, davranışlarını bu süreçte şekillendirir. Mesela genç bir birey girdiği sosyal ortamlarda düşüncesini veya duygularını ifade ederken birçok kez yanlış anlaşıldıysa eğer, bunları telafi edip zamanla bu grup içerisinde kendisini daha iyi ifade etmeye başlayacak ve bu durum sayesinde artık kendini ifade etmekte zorlanmayan bir birey haline gelmiş olacak. Fakat girdiği sosyal ortamda kendini ifade etmeye çekingen bakan ya da kendini ifade edemeyip yani bir “düşme” olayı yaşayıp, “ya kesin yine kendimi açıklayamam, önceki sefer yanlış anlaşıldım şimdi de kesin yanlış anlaşılırım.” tarzı düşüncelere giren bir genç kalkmayı reddedip bu güçsüzlüğünün üstüne gitmeyecek ve bu güçsüzlüğü bu sebepten ötürü bir zayıflık olarak kalmaya devam edecektir. Veyahut girdiği ortamda zorbalığa maruz kalmış ya da ortamda bulunan bir diğer bireye yapılan zorbalığa şahitlik etmiş bir gencin bu durumdan çıkaracağı ders ise, zorbalığın ne kadar kötü hissettirdiği ve hiçbir gencin bu kadar kötülüğü hak etmediğidir. Bu olay o gençte empati duygusunu oluşturur ya da geliştirir. Dış görünüş olarak ise, bir genç sosyal medyada gördüğü kendine uygun olmayan sırf popüler diye ya da popüler birisi giymiş diye giyeceği kıyafetler seçer. Uygun olmayan derken o genç sosyal medyada bu kıyafeti giyen kişilerden daha çirkin olduğu için ya da daha kötü bir vücuda sahip olduğu anlamına gelmiyor; her kıyafet her vücuda, kişiliğe ve yaşam tarzına uygun olmayabilir. Uygun olmayan giysiler tercih eden bu genç diğer insanlar tarafından eleştiriye maruz kalabilir. Bu eleştirileri ciddiye alıp bu kıyafetlerin ona uygun olmadığını anlayan genç zamanla insanlardan aldığı eleştirilerle kendine ait ona uyan ve yakışan bir tarz oluşturur.
Karşılaştığınız zorluklarda en kolay yolu tercih etmek yerine zorlukla yüzleşin ve onlardan kaçmayın. Asla pes etmeyin ve şunu da unutmayın, her kayıp, nihayetinde bir kazancın temel taşıdır; yeter ki vazgeçmeyin.