Düşünmekten Korkmak

Evrende sayamayacağımız kadar çok doğru vardır ve bir o kadar da yanlış. Bazı insanlar için her ne kadar ‘’doğru’’ veya ‘’yanlış’’ kavramları kabul görmese de bu kanıtlanabilir gerçekler için geçerli değildir. Bilimsel bir açıklaması olan her şeyin, kanıtlanabilir, doğru olduğu bilinir yani inanıp inanmamaya gerek kalmaz. Bilimsel olarak kanıtlanamayan öznel yargılar ise tartışmaya açıktır, birçok görüş barındırır ve kesin bir doğru yoktur haklı olarak.

İnsanlığın bilinmezlikten doğan en büyük meraklarından biri her zaman için uzaylılar olmuştur. Kimisi deli saçması derken kimisi de buna şüphe duymaksızın inanıp üstüne birçok araştırma yapıp zaman harcamıştır. Hatta televizyonlara, haber kanallarına çıkıp uzaylıları nasıl ve nerede gördüğünü anlatıp bizleri buna inandırmaya çalışan insanlar bile var.

Elimizde kesin ve geçerli bir kanıt olmamasına rağmen birçok insan uzaylılara inanmakta. İnanmayan insanlar için şunu diyebilirim ki nedenleri ellerinde bir kanıt olmamasıdır ve buna hak verebilirim ama ya inananlar? Belki şunu söyleyen birini duymuşsunuzdur,: Bu evren sadece bizlerin yaşıyor olması için fazla büyük illaki başka canlılar da vardır. Belki doğru bir yaklaşım olabilir ama yine de eksik. Başka bir şeye birini inandırmak için bu kadar dil dökerken bu kadar bilinmez bir konuda tek cümle tesellimiz oluyor ve bu da çoğu konuda kandırılmamız için bir olanak sağlıyor, insanların bizi aldatmasına zemin hazırlıyor. Peki bu inanışımızın sebebi o konunun altındaki bilinmezlik mi?

Bilinmeze inanmamızın bir sürü sebebi olabilir ama bence en temel etken korkularımız. Bilinmezlik korkularımızı besler ve ufacık belki hayatımıza etkileri teğet bile geçemeyecek konuları büyütmemizi sağlar. Yaşadığımız gezegen olan Dünya ve diğer bildiğimiz gezegenler dışında uzay başlı başına bir bilinmezliktir. Oralarda da ‘’uzaylı’’ diye adlandırdığımız başka canlılar olduğunu kabul edip bu bilinmezliğin üstünü kapatmak hepimize kolay gelir. Onların insanlığa zararlı veya zararsız olduğundan ziyade artık orada ne olduğunu bildiğimize odaklanmak çok daha tatmin edici gelir.

Montaigne’in de dediği gibi: ”Aldatmaya ve aldanmaya en elverişli şeyler bilmediğimiz şeylerdir. Bir defa, görülmedik şeylere insan nedense kolay inanır; sonra da, üzerinde konuşmaya, düşünmeye alışık olmadığımız için; bunlara kolay kolay karşı da koyamayız. Bu yüzden insan en az bildiği şeye en çok inanır.” Bu söz her ne kadar sınırlı sayıda insanımız için doğru olmasa da maalesef toplumumuzu açıklar niteliktedir.

 

(Visited 107 times, 1 visits today)