Düşünceler ve Kelimeler Arasında

İç dünyamızın karmaşası,çoğu zaman öylesine yoğunlaşır ki,kelimelere dökmek,onları doğru bir biçimde ifade etmek neredeyse imkansız hale gelir.Her bir duygu,her bir düşünce,bizden dışarıya çıkmak ister,fakat kelimeler hep eksik,anlamlarsa hep yarım kalır.Kendimizi doğru şekilde anlatabilmek,iç dünyamızı dışarıya yansıtabilmek,belki de verdiğimiz en büyük mücadeledir.İşte bu mücadelede,okuma ve yazma bize iki farklı yol sunar.Biri,bizi içsel yolculuğumuza çıkararak,kendimizi daha derinden keşfetmemizi diğeri ise,iç dünyamızın derinliklerini kelimelere dökerek sessizce dışa vurmamızı.Peki,bu iki yol arasından hangisi daha etkilidir?Okumak mı,yazmak mı?

Okumak,başkalarının iç dünyasına adım atmak demektir aslında.Okuduğumuz her kitap,her cümle,bir yazarın ruhunun derinliklerinden çıkarak başka bir dünyanın kapılarını aralar.Ancak okumanın en değerli hediyesi,yalnızca başkalarının duygularını,düşüncelerini anlamamız değil,aynı zamanda kendimizi keşfetmemizdir.Okuduğumuz her sayfa,bir yazarın içsel yolculuğunun izlerini taşırken,aynı zamanda bizleri de kendi içsel yolculuğumuza çağırır.Bir cümlenin içinde kaybolduğumuzda,yazarın hissettiklerinin ötesinde,aslında kendimizin de benzer bir yolculuğa çıktığını fark ederiz.Virginia Woolf’un çok sevdiğim bir sözü vardır;“Okumak, yaşamın kendisini içimize almaktır.”.Okumak,yalnızca başkalarının düşüncelerine tanıklık etmek değil aynı zamanda kendi iç dünyamızın derinliklerine inmek,kendimizi keşfetmektir.

Okurken,yalnızca yazılanları değil yazanın iç yolculuğunu da okuruz.Her kelime,bir başka insanın ruhunun izlerini taşır fakat bu izler bizim iç dünyamızla da kesişir.Okumak,başkalarının duygularına tanıklık etmek olduğu kadar aynı zamanda kendi iç dünyamızı anlamaya çalışmaktır.Her okunan satır,bir şekilde kendi dünyamıza dair anlam bulmamıza yardımcı olur;bazen bir cümle,yıllarca aradığımız yanıtı sunar.Okumak hem dışarıya hem de içeriye olan derin bir keşiftir aslında baktığımızda.

Yazmak ise okumanın zıttıdır ancak bir o kadar da tamamlayıcısıdır.Yazmak,iç dünyamızdaki kaosu,duygularımızı,düşüncelerimizi kelimelere dökme çabasıdır.Her bir kelime,içsel varlığımızın bir yansımasıdır ve bazen o yansıma öylesine güçlenir ki yazdığımız her cümle düşündüğümüzden çok daha derin anlamlar taşır.Yazarken bazen kelimeler bizi yönlendirir bazense biz onlara yön veririz.Ancak her durumda, yazmak,iç dünyamızı dışarıya sessizce yansıtmamızın en doğrudan yoludur. Yazmak,yalnızca düşüncelerimizi kağıda dökmek değildir aynı zamanda kelimelerle ruhumuzu şekillendirme çabasıdır.

Okuma ve yazma,insanı farklı şekillerde derinleştirir.Okuma,başkalarının dünyasına adım atmak,başka birinin gözünden dünyayı görmek,onun hissettiklerine dokunmakken yazmak ise,kendi iç dünyamızı dışarıya taşımak,düşüncelerimizi somutlaştırmaktır.

Peki bu durumda hangisi daha etkilidir?Belki de bu sorunun cevabı,her birimizin kendi içsel yolculuğunda gizlidir.Çünkü okumak ve yazmak birbiriyle iç içe geçmiş iki yolculuktur.İkiside iç dünyamıza farklı açılardan dokunur;okumak ruhumuzu okşarken,yazmak karanlık köşelerimizi aydınlatır.Belki de en derin anlam aslında bu iki yolun kesişiminde,kelimelerin ötesinde saklıdır çünkü kelimeler yalnızca birer araçtır;asıl anlam,içsel keşiflerimizde,sessizliğin ve derinliğin içinde bulunur.

(Visited 4 times, 1 visits today)