Gerçekten gelmiş miydim? İnsanlığın aynayı bulduğu tarihlere M.Ö. 6000’li yıllara. Kendimi bir ay boyunca düşünmeye vermiştim, zaman makinem ile hangi tarihe gidecektim. O sırada odamda bir ampul ve bir ayna vardı. Kafamı tamamen topladıktan sonra aynanın benim için doğru icat olduğunu buldum. Bu süreçte kendimi ayna karşısında sorgulamış ve çoğu kararımı onun karşısında dikilerek vermiştim.
Şimdi ise tam da aynanın insanlar tarafından kullanılmaya başlandığı yerdeyim, Çatalhöyük insanlığın aynayı kendine bakmak için kullandığı zannedilen ilk yerdi. Bu bilgiyi 15 yaşımda bir kitapta okumuştum, aklımda yer etmiş. İlk başlarda sadece kendimize bakmak, dışarıya güzel görünmek için yapılan bir icat olarak ele alsam da büyüdükçe insanların gelişiminde gerçekten çok büyük bir yere sahip olduğunu fark ettim. İnsanlar aynayı kendi öz bakımları için kullansalar da ‘düşünen’ insanlar bu aracı neden yaratıldığını öğrenmek için de kullanır. Bu bilgiler ışığında yapmış olduğum eserimin cilalı tuşlarına basıp hayatımı şekillendiren aleti bulan kişilerin yanına gittim.
Yanımda yine kendi çalışmalarımdan olan dil değiştirme aletini ve defter setimi aldım. Dil değiştirme aleti de AROG filmindekine benzer yapılmıştı ama bir şeyi farklıydı bu alet gözümdeki lensten alınan görüntüler ile insanların hareketini tanıyarak onların ne demek istediklerini anlıyordu. Bu gerçekten paha biçilemez bir eserdi. Işık hızının hesaplanamayan bir katıyla yolculuğumu tamamladım, artık hayalini kurduğum yerdeydim. Müzeden örneklerini incelediğim kıyafetleri giymiştim, amacım oradaki insanlara ayak uydurmaktı.
Gözümü açtığımda etrafımda olağanüstü bir manzara vardı, birbirinin üzerine, yanına yapılmış toprağımsı evlerden onlarca vardı. O an yaşadığım heyecanı üzerimden atamadan biri beni dürttü. Arkama döndüm 1.70 boylarında bir insan anlamadığım bir dille bana bir şeyler anlatıyordu. Cihazım bunu bana çevirdi, adam bana yiyecek bulmam için talimat veriyormuş. Yiyeceği nereden bulacağımı bilmiyordum, daha doğrusu bu insanların ne yediklerini bile bilmiyordum. O sırada bizim ‘Kabile Müziği’ olarak tabir ettiğimiz tok sesleri duydum, bir topluluk ateşin etrafında ellerindeki aletlere vurarak değişik figürler deniyorlardı. Gerçekten modern müziğe benziyordu, atalarımızı bulmuştum sırada onlar ile tanışmak ve ne yaptıklarını öğrenmek vardı. Bana verilen görevi yerine getirmek için bir ağaca doğru yürüdüm üstünde portakalı andıran ama daha büyük bir gıda gördüm. Bunlardan birkaç tane alarak bana görevi veren adamın önüne götürdüm, elindeki bıçağa benzeyen aleti bırakarak yemeği aldı ve arkasındaki dolaba koydu. Bana bir taş verdi, incelediğimde bunun obsidyen taşından yapılmış bir ayna olduğuna karar verdim. Gerçekten bulmuştum aynayı kendime doğru tutarak düşündüm. Neden buradaydım?