Benim haylimdeki ev biraz çizgi filmlerdekine benzerdi herhalde. Mesela kapısı koyu bir mavi olsaydı eve girer girmez ferah hissederdim. Hemen karşısında kırmızı, kahverengi bozması ahşap, yüksek bir sehpa ve üzerinde bahardan kalma orkideler…
Solda geniş bir salon: kırmızımsı, turuncumsu bir renge sahip, akşamları üstüme battaniye örtüp uzanabileceğim sımsıcak ve yumuşacık koltuklar, karşısında orta boylu bir televizyon, ortalarında girişteki sehpaya benzer küçük bir orta sehpa ve tabii ki en önemlisi kışın dışarıdaki ağaçların donmuş yapraklarının hafif kıpırdamalarıyla, karda eğlenen çocukları; sonbaharda ince ince süzülen yaprakların hışırtısını duyabileceğim, yağmuru koklayabileceğim; ilkbaharda çiçeklerin renkleriyle ve hayvanların gözlerini açmasıyla oluşan bahar ezgisini hissedebileceğim; yazınsa havadaki tatlı telaşı duyumsayıp güneşin sıcaklığını yüzümde hissedebileceğim küçük penceremin önünde minik kütüphanem…
Odamın duvarları da mavi olmalı ki zihnim açılsın. Çalışma masamın önünde de bir pencere, göç eden kuşları izleyebileyim. Yatağımsa pamuk gibi olsa içine gömülsem, hiç çıkmadan günlerimi geçirebileceğim bir yatak olsa gece deliksiz uyurdum. Bir de eve ışık girmeli. Her yer aydınlık olsun ama geceleri her pencerenin perdeleri kapalı olsun, ancak öyle uyuyabiliyorum çünkü. Son olarak mutfak… Mutfak benim için çok önemlidir. Pasta, tatlı, çikolata falan çok severim ama yapmak zor tabii. Önlük, kâse, kaşık, çırpıcı, un, süt ve daha bir sürü sayamadığım şey gerekiyor. Bunlar hep yerli yerinde olsun ki benim canım tatlı çektiğinde hemen yapabileyim. Zaten tuvaletler de temiz ve düzenli. Ayrıca odamda farklı uğraşlarım için bir dolap olabilirdi.