Dünya’yı Taşımak

İnsanlar gezegenimizde var olduklarından beri sürekli merak duygularını takip ettiler. Yaşadıkları yeri, yaşamadıkları yerleri, yakını, uzağı, dağları, okyanusları kısacası her şeyi keşfettiler. Ancak, bir süre sonra bu onlara yetersiz gelmeye başladı. Okyanusların en derinine ve uzayın en tepesine merak saldılar şimdi de. Bu merakın tek sebebi bir şeyleri keşfetme isteği değil elbette. Gelecekte şu an yaşadığımız gezegen olan Dünya, artık hayatta kalmanın imkansızlaştığı bir yere dönüşürse insanlık nereye gidebilir? İnsanlar bu sorunun cevabının belirsizliğinden korktuğu için farklı yollara başvurmaya başladı. Kimisi iklim değişikliğine karşı mücadele ediyor, kimisi de daha uzaktaki gezegenlerde koloni kurma konusunda kafasını yoruyor. Peki, hangisi daha mantıklı: Evimiz olan Dünya’dan kaçmak mı yoksa onu eski haline getirmeye çalışmak mı?

Basitçe düşündüğümüzde iklim değişikliğinin sebebi kimler? En belirgin cevap “insanlar” sanırım. Peki, çoğu insan bir hata yaptığında ne yapmayı tercih eder? Bütün suçu başka birinin veya bir şeyin üstüne atmayı mı, yoksa hatasını düzeltmeyi mi? En doğrusu olan hatamızı düzeltmek olsa gerek. O zaman böyle düşünüyorsak neden hatamızı geride bırakıp gezegenimizden kaçmayı tercih edenler var? Belki de daha kolay olduğunu düşündükleri için bu seçeneği tercih ediyorlar ama bana kalırsa ikilemde kalınması gereken bir nokta. Yaşadığımız gezegeni terk edersek kaybedeceğimiz şeyleri düşünelim. Milyonlarca yıllık tarihimiz, çeşit çeşit olan kültürümüz ve daha niceleri… Bunları kaybetmek bir noktada insanlığımızı da kaybetmek demek olabilir. Ama bir açıdan baktığımızda da kurtuluş için küçük bedellerin ödenmesi de gerekebilir.

Bir insan geçmişi mi daha çok bilir yoksa geleceği mi? Cevap tartışmasız olarak geçmiş olmalı. Yaşamadığımız bir şey hakkında bilgi sahibi olmamız beklenemez zaten. Eğer geçmişin gelecekten daha çok bilindiği belirginse, neden kendimizi belirsiz bir gelecek için riske atalım ki? İklim değişikliği ile mücadele etmek herkesin yapabileceği bir şey. Üstelik bu mücadele konusunda başarılı olursak geleceğimizin nasıl olacağı da çok daha belli olur bana kalırsa. Şimdi gezegenimizden “kaçma” konusuna dönelim. Günümüzdeki teknolojiye ve onun yaygınlığına bakarsak bütün insanlığın uzay hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunu söylemek imkânsız. Böyle bir durumda bütün insanlığı nasıl uzaya götürebiliriz ki? Başardığımızı varsayalım, yeni bir gezegende hayat kurmak filmlerdeki kadar kolay olmaz elbette. İşte tam bu noktada hangi seçeneğin daha pratik olduğu tekrardan tartışmaya açılıyor.

Biraz önce de bahsettiğim üzere her iki görüşü de savunan insanlar var. Elbette iki görüş de farklı noktalarda mantıklı geliyor. Ancak ben günümüzdeki teknolojiyle uzayda bir koloni kurmanın yeterli düzeyde mümkün olduğunu düşünmüyorum. Yani, bir koloni kurulsa bile bütün insanlığın oraya gidebileceği fikri kulağa hiç mantıklı gelmiyor. Onun yerine elimizde olanların kıymetini fark etsek ve onları kurtarmak için çabalasak çok daha iyi olmaz mı? Kısacası mevcut gezegenimizi korumayı başarırsak yalnızca onu değil, geçmişimizi ve geleceğimizi de korumayı başarırız. Tam da Neil deGrasse Tyson’ın dediği gibi: “Eğer bir başka gezegeni Dünya’ya dönüştürecek gücümüz varsa o zaman Dünya’yı da eski Dünya haline getirmeye gücümüz var demektir.”

(Visited 32 times, 1 visits today)