Günümüzde tüm dünyada en çok konuşulan konulardan biri küresel sorunlar ve bu sorunların yıllar içinde ortaya çıkaracağı korkunç sonuçlardır. Özellikle küresel ısınmanın başı çektiği problemler bugün bize fazla zarar vermese bile belki beş yüz yıl, belki iki yüz yıl, hatta belki yüz yıl sonra dünyayı yaşanmaz bir yer haline getirmeye başlayacak. Su kaynakları tükeniyor. İklim değişiklikleri gerçekleşiyor. Birçok canlının soyu tükeniyor. İnsan nüfusu artıyor. Bunlar günümüzde görülen sorunlardan sadece birkaçı ve önümüzdeki yıllarda da yeni sorunlarla karşı karşıya kalabileceğimiz olasılığını da göz ardı etmemek gerekiyor. Bir şekilde dünyayı daha yaşanabilir bir yer yapmak için çalışılıyor. Sürdürülebilir enerji kaynaklarının kullanımı yaygınlaştırılmaya çalışılıp, nesli tükenme tehlikesi altında olan hayvanlar için koruma kampanyaları başlatılıp, sahip olduğumuz suyun bize uzun süre yetmesi için kısıtlamalar getirilebiliyor. Fakat bu çözümler insan ırkının dünya üzerinde ileride de yaşayabilmesi için ne kadar yeterli olabilir? Yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz şeyler bir süre sonra elimizin altında olmayacak. Peki farklı bir çözüm sunulabilir mi?
Gelişen teknoloji, artık birçok şeyi yapmamıza, gözlemlememize ve gelişmemize olanak sağlıyor. Artık sadece yaşadığımız gezegen hakkında değil, uzay, diğer gezegenler ve uyduları, güneş sistemi, vb. birçok şey hakkında da bilgi sahibi olabiliyoruz. Teknoloji bu kadar gelişmişken ve hızla gelişmeye de devam ederken küresel sorunlardan kaçmanın yolunu uzayda bulabilir miyiz? Neden olmasın? 1961’den beri uzaya insan gönderebiliyoruz. Eğer yaşamamız için gerekli şartları sağlayabilecek bir gezegen bulunabilirse, insanlığın o gezegene taşınması için en kısa sürede bir proje başlatılması gerekir. Bu konuda Stephen Hawking de insanlığın 100 yılının kaldığını ve dünyayı terk edip başka bir gezegende koloni kurulup oraya yerleşilmesi gerektiğini söylemiştir. Ayrıca Hawking’e göre insanlık için bir başka tehlike de uzaya çıkıldığında karşılaşılabilecek insan dışı varlıklardır. Eğer Hawking’in düşünceleri doğruysa, yeni bir gezegen bulmak için çok fazla vaktimiz yok. Dünya’ya en yakın gezegen olan Venüs ile aramızda yaklaşık 38 milyon kilometrelik mesafe var ve normal bir uzay mekiğinin hızı ile iki ila üç aylık bir sürede iki gezegen arasında ulaşım sağlanabilir. Dünya’nın en yakın gezegen ile arasındaki mesafe bu kadar fazla iken-bulunacak gezegenin güneş sisteminde olmayacağını varsayarsak- bizi iki aydan çok daha uzun sürecek bir yolculuk bekliyor. Bu yüzden sürecin hızlandırılması çok önemli. İnsanların kafasındaki bir diğer soru işareti de insan dışı varlıklar. Bizim onlardan “uzaylı” diye bahsettiğimiz ve onları daima bir tehdit olarak gördüğümüz gibi, büyük ihtimalle onlar da bizi birer “uzaylı” olarak görecektir. Bu nedenle bu süreçte hızlı olduğu kadar mantıklı hareket etmek de önemli.
Özetlemek gerekirse, dünyamız yıllar sonra bizim yaşadığımız gibi bir yer olarak kalmayacak. Alınan önlemler yalnızca kaçınılmaz olan sonu geciktirebilir. Belki de Stephen Hawking’in öngördüğünden çok daha erken dünyayı terk edip gitmemiz gerekecek. Tabi ki hepimiz birden yeni gezegen aramaya veya uzay hakkında araştırmalar yapmaya başlayamayız. Bu durumda biz de Dünya’nın olabildiği kadar uzun süre yaşanabilir bir yer olarak kalması için elimizden geleni yapmak zorundayız.
Dünya’yı Bitirdik Sıra Uzayda
(Visited 49 times, 1 visits today)