35 yıl boyunca Japonya’nın esiri olarak kaldıktan sonra kendine gelen, bu güçlü kalkınmanın mimarının Kim İl Sung olduğunu bildiğimiz, aynı zamanda dünya üzerinde en kapalı rejime sahip olduğu düşünülen Kuzey Kore’yi aslında birçok alandan tanıyoruz. Gerek Amerika ile arasındaki güncel haberlerden olsun gerek tarihi olsun ismi telaffuz edilince aklıma ilk gelen başlık şuydu: Dikenli duvarların ardında kendi halinde yaşayan bir krallığın sergüzeşti.
Küllerinden Doğmuş Bir Ülke
Komşusu Güney Kore’nin; bolluk, bereket ve refah içinde yaşamasına karşın Kuzey Kore, büyük bir çatışma altında ve komünist rejim dolayısıyla tabiri caizse insanlar “karın tokluğuna” çalışıyorlardı ve halk bu durumdan hiç mi hiç memnun değildi. Halk 35 yıl süren o sömürge bataklığından 1945 yılında çıktığında başta söylediğimiz gibi Kore ikiye ayrılmıştı: Güney Kore ve Kuzey Kore. Büyük Lider Kim İl Sung’un büyük bir savaş altında büyümesinin etkisiyle birçok savaşa ve tarikata katılıp elinde silahıyla son derece barışçıl tavırlar sergilediği biliniyor. 1950 yılında hiçbir konuda anlaşamayan ve huzuru sağlayamayan iki komşu ülke 3 senelik bir savaşa girdiler ve liderleri dahil, orduda 230.000 asker vardı. Tabii ki böyle bir savaşın ortalarına doğru Kuzey Kore, başkenti Seul olan Güney Kore’yi işgal etti ve buna karşılık Amerika ve biz de dahil olmak üzere 20 ülke daha koalisyona katılacaktık. Neticesinde Panmunjon Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve ne yazık ki iki taraf da barışı hiçbir zaman sağlayamamıştır. Çünkü Kuzey Kore, güneyinde (Kore’nin güneyi) kalan Amerika’yı işgal etmek isteyip savaşa girmişken ABD tam aksine komünist yönetimi bir dünya tehlikesi olarak görüyordu.
Dominant Yaşamdan Sonra Gelen Refah ve Eşit Yaşama Biçimi
Demokratik Kore Halk Cumhuriyeti, Kim İl Sung’dan sonra Kim Jong İl ve hala varlığını sürdüren Kim Jong Un tarafından yönetilmekte. Başarılı bir kalkınmadan sonra başa Kim Jon İl’in gelmesi ile Amerika’yla olan antlaşmaların feshedilmesi ve üstüne üstlük nükleer silahların durdurulmasına karşın gerekli tedbirlerin alacağına dair söz verilmişken silahların yeniden denenmesi ve üretimine devam edilmesinin yanında ülkede düzensizlikle beraber inanılmaz bir boyutu olan açlık ve kıtlık görüldü. Milyonlarca Kuzey Koreli insan hayatını kaybetti. Bu kara dönemden sonra hala yönetimde olan Kim Jon Un başa geçti. Nükleer silahların üretimi durdurulup anlaşma yapılması beklenirken tam aksine daha hızlı bir şekilde testlere devam edildi. Özellikle uzun menzilli füzeler denendi ve ABD – Güney Kore ikilisi çokça tehdit edildi.
Ayrıca yine bu kısa dönem içerisinde Kuzey Kore’de ilk kez “Hidrojen Bombası” testinin yapıldığı duyuruldu.
Şu Anda Ne Durumdalar ?
Dünya’dan ve uluslararası ilişkilerden kendini izole etmiş olan Kuzey Kore, eskiye göre biraz da olsa halkını düzene sokmuş ve onlara daha iyi yaşama imkanı sunabilmiştir. Ancak iki komşu ülkenin tek bir sınırı ile ayrılan Kore’de , hala tam anlamıyla barış sağlanabilmiş değildir. Komünizmi ve herkese eşit mal vermeyi savunup devlete hizmet etmeyi öğütleyen bu ülke, sınırlarını büyük bir titizlikle korurken basını hiçbir şekilde içeri almıyor.
Günümüz dünyasında “Pandora’nın Kutusu” tabiriyle de anılan Kuzey Kore’nin, kendini gizleyerek ticarî ve askerî yardım aldığı da biliniyor.
Son zamanlardaki Rusya-Amerika ilişkisinde büyük çatlaklara sebep olan ve aynı zamanda birçok ülkeyle polemiğe giren bu sır küpü Kuzey Koreliler, yukarıda bahsettiğim çatışmanın sebebi olarak eskiden beri Rusya ile olan yakınlığını öne sürmekte.
Demek istediğim şu ki: Biz, dış dünyaya ne kadar dönük gibi duruyor ve önümüzdeki her şey tek bir parça kalana kadar kendimizi açıyorsak onlar, insanlarıyla birlikte kendi içlerine daha çok kapanarak gizemlerini korumaya devam ediyorlar. Belki yeni dünya sisteminde bir strateji oyunudur bu, belki tüm Dünya’ya şunu fısıldıyordur: Bilinmeyen her şey mükemmel zannedilir.
Daha fazla bilgi için: