Dünya her yıl biraz daha kötüye gidiyor, her saniye hali hazırda bulunan problemlerimizi çözmeden bunlara yenileri ekleniyor: küresel ısınma, açlık, sosyal eşitsizlik, yanlış eğitim sistemi, eğitimde eşitsizlik… Bunun gibi onlarcasını daha sıralayabiliriz belki. Bu sorunlarla baş etmeye, kendimizi sorunlar içinde var etmeye çalışıyoruz. Peki, neden sorunları çözmeye odaklanmıyoruz? Sorunlara baktığımızda neden sorunların kaynağını görmeye çalışmıyoruz? Bu sorunlara sebebiyet veren doğa mı, insan mı? Bunun gibi birçok soru sorabiliriz yeter ki sorunları çözmek isteyelim.
İnsanoğlu dünyada yaşamaya başladığı andan itibaren kendi konfor alanı odaklı bir yaşam oluşturmuştur. Doğadaki diğer canlılardan daha fazla tüketen ama buna karşın nerdeyse hiç üretmeyen insan, her gün dünyada bulunan doğal kaynakları bencilce harcamıştır ve harcamaya da devam etmektedir. Bu öyle bir noktaya geldi ki artık dünyadaki yaşama alternatif yaşam alanları aramak zorunda kaldık.
Uzayda yaşam ya da farklı gezegenlerde yaşam binlerce yıl ötesinin bir hayali değil artık. Gökbilimcilerin yaptığı araştırmalara göre, geçen yıl keşfedilen Dünya büyüklüğündeki yedi gezegenden ikisinde yaşamın mümkün olabileceği söyleniyor. Güneş sistemi dışındaki Trappist-1 yıldızının yörüngesinde Dünya büyüklüğünde yedi gezegen keşfeden NASA, yeni yaşam alanları için çalışmalara hız verdi.
NASA’nın çalışmaları bununla da sınırlı kalmamış ve NASA Mars’ta da alternatif bir yaşam alanı olabileceği fikrini öne sürmüştür. Mars’ta yaşamın sağlanabileceği beş tip tasarım üzerine farklı senaryolar geliştirilmiştir. Bu senaryolarda dikkat çekici olan Mars’ın özelliklerine göre habitat alanlarının oluşturulması ve kabuk biçiminde görünecek yaşam odalarının planlanmasıdır.
NASA, Mars’ta “Niwa” adlı bir şehir kurmayı planlıyor. Bu şehrin ilk 30 yıl içerisinde 250.000, sonraki 60 yıl içerisinde ise 4-5 milyon insana ev sahipliği yapması hedefleniyor.
Peki, bu yeni yaşam bizi daha mutlu edecek mi? Yeni dünyamızdaki yaşam hiç sorunsuz mu ilerleyecek? Dünyadaki yaşama dair sorunları yaratan insanı alıp başka gezegene koyduğumuzda her şey günlük güneşlik mi olacak? Benim bu sorulara cevabım üzülerek belirtmeliyim ki “Hayır.” Çünkü insan sorunun asıl kaynağı, dolayısıyla çözüm de onun elinde. Dünya bize güzel bir yaşam sunarken kendi elimizle bunu mahvediyoruz, yeni dünyada da zihniyetimizi değiştirmezsek elbette aynı sonuçla karşı karşıya kalacağız.
Küçük ya da büyük ülke demeden sorumluluk alma zamanı geldi. Dünyadaki insanlığın sonunu getirecek başlıca sorunları çözmek için herkes elini taşın altına koymalı. Doğayı yeniden canlandırma projeleri üretip uygulamak, bilinçsiz kentleşme ile tahrip edilen ormanlık alanlara verilen zararı telafi etmek, büyük şehirlerin enerji ihtiyaçlarını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamak, verimsiz ve yanlış tarım yöntemleri nedeniyle israf edilen erişilebilir tatlı suların geri dönüşümü sağlayacak yeni yöntemleri kullanmak dünyayı yeniden yaşanılabilir kılmak için atılacak ilk adımlar arasında sayılabilir.
Kısacası insanoğlu kendine yaşanabilecek yeni gezegenler aramak yerine elimizdeki dünyayı yaşanabilir kılmanın daha akla yatkın olduğu kanısındayım. Araştırmalar için ayrılan imkanların bir kısmı bile dünyaya ait sorunları çözebilecek sermayeyi sağlayabilir. Yeter ki çözüm odaklı olalım, yeter ki bu dünyadan ve dünyadaki yaşamdan vazgeçmeyelim.