Dünyamız Kilo Mu Alıyor?

Günümüzde insanların elinden teknolojik aletler düşmüyor. Herhangi bir insanın normal bir gününü ele aldığımızda bile bir telefondan binlerce mesaj atıyor, yüzlerce sosyal medyada gönderi beğeniyor ve onlarca fotoğraf çekiyor. Bu bütün hareketler dijital veri olarak depolanıyor. Peki bu kadar veri ağırlık yapmıyor mudur sizce? Kütlesi olmayan bir şeyi depolamamız mümkün müdür?

Gün geçtikçe dünyamız daha da dijitalleşiyor; fotoğraflarınıza, videolarınıza, müziklerinize ve daha fazlasına dijital ortamlardan ulaşabiliyorsunuz veya dijital ortamlara aktarabiliyorsunuz. Örneğin, toplantılara giderken de hazırladığımız sunumu saniyeler içerisinde bir flaş belleğe atıyoruz. Sizce belleğe dijital bir dosya attığımızda ağırlaşıyor mudur? Weber yasasına göre -eklendiği ancak fark edilebilir durumda olan en küçük uyaranın başlangıçtaki uyaran ile sürekli bir orantısı olduğu görüşü- iki nesne arasındaki ağırlık farkının anlaşılması için birinin ağırlığı, diğerinin ağırlığından %5 fazla olması gerekir. Berkeley’deki California Üniversitesi’nde bilgisayar bilimcisi olan John D. Kubiatowicz’e göre, depolanan verilerde çok küçük de olsa ağırlık var. Bu ağırlık bayt başına 1 attogram veya kentilyonda bir gramdır. Buna göre telefonunuza yeni fotoğraflar çektiğinizde ağırlaştığını anlamanız imkansız gibi görünüyor.

Dijital verilerin nasıl bir kütlesi olduğuna gelecek olursak; flaş bellekler, 1’ler ve 0’lar arasında ayrım yapmak için hapsolmuş elektronları kullanırlar. Elektron sayısı değişmez ancak elektronlar tutsak olduklarında yani veriler depolandığında daha yüksek bir enerji düzeyine geçerler. Daha yüksek bir enerji düzeyine geçmek de onu ağırlaştırır. Birçok bilim insanı bu konuda araştırmalar yaptı ve yapılan araştırmalara göre dijital verilerin elektrondaki bilgilerden 22 milyon kat daha küçük olduğu ortaya çıkmıştır. Amma velakin o veriler toplandığında dünyanın ağırlığını etkileyen sonuçlar elde ediliyor. Hatta bilim insanları oluşturabileceği sonuçlar arasında Dünya’nın çökmesini bile göz önünde bulunduruyorlar. Dijital verilerin, bu dijitalleşen dünyamızdaki tüm atomlara ağır basmasına 350 yıl veriyorlar.

Birleşik Krallık’taki Portsmouth Üniversitesi’nde ders veren Melvin Vopson yaptığı açıklamada, “Gezegeni kelimenin tam anlamıyla yavaş yavaş değiştiriyoruz ve bu görünmez bir kriz. Dijital bilginin büyümesi gerçekten durdurulamaz görünüyor. IBM ve diğer büyük veri araştırma kaynaklarına göre, bugün dünyadaki verilerin %90’ı yalnızca son 10 yılda oluşturuldu. Mevcut COVID-19 salgını, daha fazla dijital içerik kullanılıp üretildiği için bazı açılardan bu süreci hızlandırdı. Her zamankinden daha fazla.” dedi. Bu açıklamalara göre sonuçlar kaçınılmaz ve korkutucu olacak gibi duruyor. Kıyamet günü senaryolarından bağımsız olarak, böyle bir teori, belirli koşullar altında kütlenin hesaplanma şeklini değiştirebileceği ve karanlık maddenin doğası hakkında bize daha iyi fikir verebilecek yeni teorilere yol açabileceği öne sürülmüştür.

Sonuç olarak bütün bu kullandığımız dijital verilerin hissedilmeyecek kadar küçük olsa da bir ağırlığı var ve hepsi birleştiğinde Dünya’nın önemli bir ölçüde kütlesini arttırıyor. Bunun sonucunda Dünya’nın çökmesi gibi korkunç sonuçlar öngörülüyor. Bilim insanlarının bu konu üzerine olan derin araştırmaları devam ediyor.

(Visited 7 times, 1 visits today)