Şu anki Dünya nüfusu 7 milyarın üzerinde. Bu insanların bir kısmı ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılayabiliyorken; diğer bir kısmı ise açlık, sefalet içinde yaşamlarını sürdürüyor. Bu büyük bir haksızlık. Dünyayı yönetebilecek bir konumda olsaydım bu haksızlıkları gidermek için elimden geleni yapardım.
Öncelikle insanlar arasındaki eşitsizlik bu duruma yol açıyor. Bu eşitsizliği ortadan kaldırmak gerekir. Bunun için de devletlerin eşitlikçi bir bakış açısına sahip olması gerekir. Herkesin çalışabileceği bir işinin olması, barınabilmesi, sağlık giderlerini karşılayabilmesi, çocuğunu okutabilmesi, devletlerin de ekonomilerini buna göre ayarlamaları gerekir. Bazı insanlar günde iki kez duş alırken bazıları ise içecek su bulamıyorlar. Dünya varlıklarının eşit bir şekilde bütün insanlara paylaşılması gerekir.
İnsanların bir kısmı farklı inanışta-görüşte olan kişileri tahammül edemiyorlar. Hatta bazıları kendi görüşlerini benimsetmek için diğerlerine baskı uyguluyorlar. Bu baskı sonucunda, baskı uyguladıkları insanları aslında kazanmış olmuyorlar. Sadece seslerini kesmiş oluyorlar. Oysa ki farklı inanışlar insanlar arasında bir zenginliktir. Eğer tüm Dünya’da bu anlayış kabul edilirse tahammülsüzlük ortadan kalkar.
Her insanın eğitim alma hakkı olmalı. Bu, Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’nde açıklanmıştır. Fakat açlık ve sefalet içerisinde olan ülkelerde yaşayan pek çok çocuk bu haktan mahrum olarak Dünya’ya geliyor. Bu durum ile ilgili eşitsizliklerin giderilmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Her çocuk eşit doğar ve eşit haklara sahip olmalıdır.
Dünya’nın en büyük sorunlarından biri de savaşlardır. Savaşların nedenlerinden biri insanların doyumsuzluğudur. Ya daha fazla toprak istenmektedir, ya da daha fazla petrol. Bu nedenlerden dolayı her yıl çok sayıda insan hayatını kaybetmektedir. Savaş için çok büyük bir ekonomi gerekir. Halbuki insanların barış içerisinde bir arada yaşayabileceği bir Dünya mümkün. Savaşa yapılan harcamalar insanların beslenmeleri, eğitimleri için kullanılsa Dünya’da açlık diye bir şey kalmaz.
Dünya’da fosil yakıt kullanımı hızla artmaktadır. Buna bağlı olarak sera etkisi ile birlikte küresel ısınmaya neden olmakta. Bu bir felakettir aslında. Küresel ısınma birçok canlı türünün ortadan kalmasına, dolayısıyla besin zincirinde kayıplara neden oluyor. Eğer küresel ısınmaya, fosil yakıtlarının tüketiminin önüne geçilmezse Dünya geri dönülmez bir sonun başlangıcına girer. Bu konuda bilim insanlarının uyarıları dikkate alınmalı. Tüm Dünya’da ekoloji ile ilgilenen bilim insanlarından bir kurul oluşturulmalı ve bu kurulun aldığı kararlar doğrultusunda tüm ülkeleri kapsayacak uygulamalar yapılmalı.
Nükleer denemeler ve nükleer santrallerin kurulması da Dünya’da çok büyük sorunlara yol açabilmekte. Hatta Stephen Hawking bu konuda; Dünya’nın sonunun nükleer savaşla olacağını düşündüğünü belirtmiştir. Çünkü nükleer atıkların yok edilebilmesi neredeyse imkansız. Böyle giderse insanlık kendi sonunu eliyle hazırlamış oluyor.