İnsanoğlu varoluşundan bu yana hep bir değişimin yani evrimin içindedir. Kimi zaman fiziki yapıları kimi zaman da zihinleri bu değişime ayak uydurma konusunda epey başarılı olmuş ve hala da değişmeye devam etmektedir. 21. yüzyılın getirdiği yenilikler insanoğlunun değişimini sadece kendiyle kısıtlamamış , Dünyanın her bir eksenine ayak uydurmayı amaçlayan yeni bir düşünceyi ortaya koymuştur. “Dünya İnsanı”. Peki sizce “Dünya İnsanı” olmak için nelere sahip olmamız gerekir?
Günümüzde insanoğlunun çoğu bu düşünceyi yürürlüğe geçirmek amacıyla ilk tercih ettikleri yol evrensel bir dil öğrenmektir. Çoğu aile çocuklarının eğitim temellerini İngilizceyle atar. Evrensel bir dil olan İngilizceyi öğrenmenin gelecekte çocukların hem eğitim hem de sosyal hayatlarında büyük bir etkiye sahip olacağı şimdiden aşikar. Fakat hepimiz biliyoruz ki birden fazla dil öğrenmenin bize katacağı şey sadece rahatça iletişim kurabilmek ve sosyalleşmektir. Tabii ki insanın temel ihtiyacı olan iletişimin her kapının anahtarı olduğu apaçık ortada ama sadece dil bilmek insanı evrenselleştirmek için yeterli değil. Öncellikli olan her zaman zihniyettir.
,
Yeni bir dil öğrenmektense ilk önce zihnimizi evrenselleştirmek “Dünya İnsanı” olmak için atılacak en büyük adımdır şüphesiz. Çünkü düşüncelerini şekillendiremeyenler, nerde olursa olsun problem çözme yeteneği gibi aklın gücünü temsil eden bazı özellikleri kazanamayan bireyler her zaman bu kimliğe bir adım uzak kalacaklardır. O yüzden atılacak ilk adım , kaç yaşında olursak olalım insanoğlunun hayatının önemli parçası olan problemi , nasıl ele alacağını ve nasıl çözeceğini öğrenmek zorundadır..
Düşüncelerimizi farklı yer ve boyutlara taşımanın en önemli adımı ise okumaktır. Okumak insanı kendi yaşadığı ortamdan farklı yerlere , yaşamlara ve kültürlere götürmekte en başarılı araç olmuştur. 2 kapaklı bir zaman makinesi gibi düşünebiliriz kitapları. Bizi hem geçmişe hem de geleceğe götürerek bilinçlenmemizi sağlayacak olan tek eşya odur. Ben çok okumanın insanı geliştireceğini ve olaylara farklı bir pencereden bakabilme yeteneğini kazandıracağına inanıyorum.
Kültürel, coğrafik, tarihsel yapılar ve olgular insanoğlunun kimliğidir. Kendi kültürünü, dilini ,ve tarihini bilmek insanın geleceğe sağlam adımlar atmasında en önemli öncülerdir. Fakat sadece kendi geçmişini bilmek dünyanın gidişatını anlamaya ne kadar yardımcı olabilir ki? Farklı gelenek ve törelerle karşılaşmak insanın kendi akvaryumu dışında başka yerlerde de nefes alabildiğini ve bazı önyargılarını törpületmeyi en güzel öğreten olanaktır. Bu yüzden olabildiğinizce gezin. Gezemiyorsanız araştırın. Gittiğiniz her yeri eviniz gibi hissedin. Size emanet edilen bir yer gibi sahip çıkmayı öğrenin. Diğer tüm insanların sizinle eşit ve sizin kadar değerli olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Bir şey düşünürken küçük bir çembere hitap etmeyi değil , tüm evreni değiştirebilecek şeyler düşünmeye çalışın.
Sonuç olarak Dünya bizim evimiz. Aslında ihtiyacımız olan tek şey empati ve bir takım becerilerin kararında harmanlanıp bir düşünce değil “Dünya İnsanı” oluşturmak. Herkesi kucaklamayı bilen ve aynı zamanda bulunduğu her yerde toplumun düşüncelerine ayak uydurabilen insan evrensel insandır.