Bir dükkân açtım kısa bir süre önce Tunalı Hilmi Caddesi’nde. Günümüzde pek rastlamadığınız, eskiyi insanlara hatırlatacak eşyalarla dolu. Sanki eski zamanda bir yolculuk yaşanıyor burada. Hem yakın tarihi hem de daha uzak bir geçmişi barındırıyor bu küçük hayal dünyası. Bir şey satmıyorum. Sadece sizlerle muhabbet ediyor ve anılarınızı paylaşıyorum.
Başlayalım bazı eşyaları sizlere anlatmaya ve bu yolculuğa beraber çıkmaya.
Küçük bir masa terazisi; birçoğumuz çocukken bakkala gittiğimizde farklı ağırlıkları ile karşımıza çıkan bir eşya. Hangimizi annemiz bakkala yollayıp şeker aldırmadı ki? Hangimiz bu terazide bakkal amcanın kese kâğıdına koyduklarını tarttığını görmedi ki?
Ne doğalgaz ne de tüp olmayan dönemlerde kullanılan bir gaz ocağı. Hem ısınmak hem yemek pişirmek için kullanılan çok zahmetli gaz ocakları bir çoğumuzun özellikle anneanne ve dedelerimizin kullandığı bir eşya. Bir diğer örneğimiz ise günümüzde daha modern hâli ile karşımıza çıkan eskinin pikapları ve bu pikaplarda dinlenen plaklar. Birçok antika sevenin özellikle ilgisini çeken bir eşya. Benim anneme babasından kalan bir ürün ve plakları sergiliyorum. Hatta dükkânımda o plakları çalarak ziyaretçileri eski günlere götürecek anlar yaşatıyorum.
Eski tip ahşap bir radyo bir diğer eşyamız. Eski radyo haberlerin dinlendiği, hikâyelerin anlatıldığı, müziklerin çaldığı başında beklenen bir harikalar diyarı. İnsan dinlerken içinde kaybolup gider. Ama en önemli özelliği belki de eskilerdeki yayınlardır belki de. Bugün dinlendiğinde aynı keyif alınıyor mu çok emin değilim.
Birçoğumuzun anne babalarımızın bile belki görmediği ama ninelerimizin kullandığı daha eski döneme ait kömürlü ütüler. Büyük bir zahmetle yanmış kömürler kor hâlinde ütünün içine konularak yapılan ütüler. Eskiden hayat gerçekten çok zormuş değil mi?
Eskilerin sahip olmak için çaba harcadıkları ama belki de günümüzde yüzüne bile bakılmayacak el gücüyle çalıştırılan merdaneli çamaşır makineleri. Annem anlatır hep kullanırken bir de yürüyüp gidermiş makine. Gözümde canlandırıyorum da kendimi gülmekten alamıyorum. Aslında o dönem için ne kadar dramatik bir durum.
Bilgisayar hayatımıza girmeden yazıların yazıldığı emektar daktilolar. O dönem onlar da hayatı çok kolaylaştırmış. Babam anlatır bazen; emekli olan bir sekreterleri varmış işyerlerinde. İlk bilgisayarların çıktığı dönemlerde onu kullanmayı reddetmiş ve emekli olana kadar daktilo kullanmış. Yani onun da tutkunları varmış. Ve bir de eski zamanların CTRL+C ve CTRL+V olarak kullanılan karbon kağıtları. Bir dönemin en müthiş buluşudur.
Eski dönemlerde su taşımak için kullanılan ibriklere ne demeli. Bugün kullandığımız süslü püslü bidonların dedesi. Güğüm ise sonrasında yıkanmak ya da bulaşık, çamaşır yıkamak için sobada su ısıtmaya yarayan muhteşem buluş. Her ne kadar o dönem için bir harika olsa da ısınması için saatlerce beklenirmiş. Gerçi ne kadar eski diyebiliriz bilemedim, sobalı evlerde hâlen kaşımıza çıkabilen ibrik ve güğüm.
Eskilerde hemen hemen herkesin mutfağını süsleyen tek çeşit tel dolaplar. Mutfak eşyalarının saklandığı, yeri gelince oturma odasına bile konabilen çok amaçlı dolaplar.
Daha yakın zamana ait ve belki hâlâ birçoğumuzun evinde bulunan walkmen ve kaset çalarlar. Çocukluğumuzun değerlileri. Kulağımıza takıp müziği yanımızda taşımaya başladığımız önemli bir dönemin başlangıcı. Günümde hâlen dinlediğimiz yaşayan ve yaşamayan birçok şarkıcıya ait kasetler. Birbirimize hediye olarak aldığımız ve ilk çıktığı gün almak için pesinde koştuğumuz, koptuğunda ya da takılıp bozulduğunda karalar bağladığımız harika kasetler. Bu arada unutmamak gerekir ki bu cihazlar belki de ilk ses kaydı da yapan cihazlar. Bizim evimizde annemin babaannesinden dedesinden kalan ses kayıtları var hâlen. İnanın dinledikçe tüyleri ürperten bir olay.
Babalardan oğullarına bırakılan bir diğer değerli eşya ise kolçaklı cep saatleri. Ona sahip olmak bir hazineye sahip olmak kadar değerliydi.
Siyah beyaz tüplü televizyonlara ne demeli. Gece 12’de yayının bittiği, tekrar televizyonu izlemek için sabahın köründe uyanıldığı, herkeste olmadığı için olanların evine gidilip yayınların izlendiği ve sadece tek bir kanalın olduğu televizyonlar. Birçoğumuz yakın zamanda bu televizyonların hikâyesini anlatan Vizontele filmini seyretmiştir sanırım. İşte o mucize alet.
İlk bakışta gözümüze korkunç görünse de eskiden erkeklerin kurtarıcısı saç kesim aletleri. Günümüzde kullanılan modern cihazların atasıdır diyebiliriz.
Yakın zamana kadar terk edilmeyen hatta belki de birçok evde hâlâ olan ve belki de tutkunları olan sarı süpürge. Çizgi filmlere ve hikâyelere bile konu olmuş, görüntüsüne aşina olduğumuz çılgın süpürge. Bakmayın öyle basit durduğuna. Onun da kendine ait bir kullanma talimatı vardı. Eskiden yerlere hafif su serpilir ya da bu sarı süpürgelerin ucu ıslatılırdı ve yerler öyle süpürülürdü. Gerek toprak olan evin önü, gerek evin içi, gerek dam yıkarken sadece bu süpürge kullanılırdı. Sarı çalı süpürgesi ile elektrikli süpürge arasında geçiş döneminde kullanılan ve hâlâ birçok ev yerini koruyan gırgırlar ise başka bir icat.
Gelelim pişirdiği yemeklerin, pasta ve böreklerin tadının başka hiçbir yerde olmadığı koca gövdeli davul fırınlara. Kullanılmadığı zamanlarda genellikle buzdolabının üstünde bekletilirmiş ve üstü süslü dantellerle örtülürmüş. Vazgeçilmez mutfak gereci olan bu fırın türü, hâlâ bazı ankastre mutfak sisteminin bulunduğu villalarda bile varlığını ısrarla sürdürüyor.
Ah o eskinin rahat mı rahat somyaları. Şimdi yerine kanepe ve koltuklara bırakan ve keyfinin başka hiçbir şeyden alınmadığı somyalar. Aslında daha kırsal yerleşim yerlerinde hâlen kullanılmaya devam edilmeyen ve vazgeçilmeyen kurtarıcılar.
Eskiden büyükler nasıl mı kek ya da ayran çırpardı? Tabii ki de mikserlerin atası el çırpıcıları ile. Her mutfak duvarında bir tane aslı olurdu ve anne kurtarıcısıydı.
Daha yakın bir tarihe ait ve 90’lı yılların çocuklarının daha çok hatırlayacağı katalitik sobalar. Kömürlü sobadan geçiş döneminin icadı ve insanların kurtarıcısı sobalar. Ama en kötü tarafı üzerinde kestane yapılamamasıydı sanırım. Her dönemin güzelliği ve kolaylığı kadar bir öncekini aratan tarafları da oluyor illaki.
Önce kadınları bir canavara sonra da bir harikaya çeviren eskinin saç kurutma makinalarına ne demeli?
Taş değirmen ise arpa, buğday ve yulaf gibi tahılların öğütülmesi ve imece usulü çalışmayı sağlayan eski bir icattır. Taş değirmenler, yuvarlak bir yapıya sahip iki taş arasına konulan tahılların ezilerek, kırılarak öğütülmesi şeklinde çalışmaktaydı.
Bu eşyaları böyle anlatıp geçtiğime bakmayın. Aslında nesilden nesle duygu taşıyan varlıklardır onlar. Kendinize zaman ayırıp bu zaman yolculuğunu mutlaka kendinize hediye edin.