Siyah uzun saçlı bir kadın uzun bir koridor boyunca yürüyordu. Sert bir görüntüsü vardı. Bir insan ona ilk kez baktığında korkabilirdi bile. Etraf aşırı derecede sessizdi. Uzun koridoru yürüdükçe ses gitgide artıyordu. Bir matkap sesi yavaş yavaş duyulmaya başladı. Uzun koridorun yol ayrımında sola dönen kadın, ilk kapıdan içeri girdi. Matkap sesinin buradan geldiği kesindi. Yere doğru hafif bir şekilde oturan yaşlı bir adam, bir kasayı matkapla delmeye çalışıyordu. Uzun bir sakalı, saçında ise sadece hafif beyaz kıllar mevcuttu.
“Hala işiniz bitmedi mi, Bay Longwell? Fazla zamanımız yok, biliyorsun.”
İşini dikkatli bir şekilde yapan yaşlı adam, kadına dönmedi bile.
“Acele ile menzil alınmaz, Bayan Drake.”
Bayan Drake’in sinirlendiği yüz ifadesinden de anlaşılabilirdi.
“Şu saçma sözlerinden bıktım artık! Bu işi yapabilecek en iyi kişi olduğunu düşündüğümüz için seni kiraladık. Fakat yaptığın tek şey orada öylece durmak! Polisler yolda, kaçış planımız hazır. Senin tek yapman gereken şey o kasayı açmak, ihtiyar bunak!”
Son cümlesini daha da vurgulamıştı. Longwell’in yüz ifadesi değişmedi, hala son derece sakin bir şekilde işine devam ediyordu.
“Eğreti ata binen tez iner.”
O sırada kapıdan iki genç girdi. İkisi de yirmili yaşlarındaydılar. Koştukları belliydi, çünkü soluk soluğa kalmışlardı. İçlerinden birisi Drake’e seslendi.
“Polisler kapıda, hemen gitmemiz lazım.”
“Henüz işimiz bitmedi.”
Bu sefer diğer genç hemen araya girdi.
“Kusura bakmayın Bayan Drake ama ben hapse gitmek istemiyorum. Şu an yapmamız gereken tek şey kaçmak.”
Bu sırada kasanın açılma sesi geldi. Odadaki 3 kişi mutlu olmuş gibiydi ancak Longwell’in yüz ifadesi hala aynıydı.
“Haramın temeli olmaz.”
“Öğütlerini sonra söylersin. Siz ikiniz, parayı çantalara doldurun!”
İki genç doğruca işe koyuldu. Longwell ise ayağa kalkıp Bayan Drake’e doğru yürüdü.
“Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, Bayan Drake.”
“Şu anda bu umrumda mı sence? Herkes işini doğru yapınca bu işi eksiksiz bir şekilde tamamlamış olacağız. Senin işin ise bitti, o yüzden lütfen sus artık.”
Longwell ellerini arkada birleştirdi ve biraz daha uzakta beklemeye başladı.
“Tekkeyi bekleyen çorba içer.”
Bu sırada iki genç, tüm parayı çantalara doldurmuştu. İkisi de birer çantayı omuzlarına aldılar. Aşırı derecede mutlulardı.
“Zengin olduk patron, zengin olduk!”
“Sonra seviniriz, şimdi buradan hemen çıkmamız lazım. Planı biliyorsunuz, kanalizasyon bizim kaçış yolumuz. Beni takip edin.”
Yüksek bir kararlılıkla odadan dışarı ilk adımını attı. İyi bir lider olduğu sadece ona bakılarak bile söylenebilirdi. İki genç hemen Drake’i takip etmeye başladı. En arkadan da Longwell geliyordu. Kanalizasyon girişine vardıklarında teker teker girdiler. Dar bir giriş olduğu için girmeleri olması gerektiğinden uzun sürdü. En son giren kişi Longwell’di. Tam ilk adımını attığında bir ses duydu.
“Polis, sakın kıpırdama!”
Longwell, polislere doğru baktı. Silahlarını kendisine doğrulttuklarını görünce anında ellerini havaya kaldırdı. Drake bunu görünce şaşırmıştı ama sinirlenmişti de.
“Ne yapıyorsun sen?”
Aniden Longwell’i kanalizasyona doğru çekti. Bu ani hareketle birlikte polisler ateş etti. Longwell omzundan vurulup yere düşmüştü. Yaralı olmasına rağmen sakinliğini koruması cidden şaşırtıcı bir durumdu.
“Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.”
Drake iki gence döndü.
“Paraları alın ve koşun, labirente ilerleyin. Size yetişirim.”
Tabancasını çıkartıp Longwell’i yerden kaldırdı. Longwell’in zayıf bir adam olması onun işine geldi. Bu sırada polisler, girişten kanalizasyona girmeye başladı. Drake rastgele ateş ederek dikkat dağıtmaya çalışıyordu. Fakat Longwell’in kurtarması böyle bir durumda imkansız gibiydi. Onu kalkan olarak kullanmak için önüne doğru aldı. Birlikte labirent girişine doğru ilerliyordu. Rastgele bir şekilde ateş ediyordu. Bu sırada polisler de ateş etmeye başladı. Tüm mermiler, zavallı yaşlı adama denk geliyordu. Longwell, onca acıya rağmen sakin kalmayı başarıyordu.
“Çalışanın yatanda hakkı vardır.”
Ona gelen mermilerin sayısı artıyordu. Nefes almada zorlanmaya başlamıştı, onun için son burasıydı.
“Son pişmanlık fayda vermez.”
Nefes… Çok zor… Mermiler… Geliyor…
“Eden bulur, inleyen ölür.”
Drake, labirent girişine doğru yaklaştığını fark etti. Kalkan olarak kullandığı yaşlı adama tekme atarak öne doğru itti. Ardından arkasını dönüp öne doğru takla atarak labirente doğru hızlı ilerledi. Öne doğru atılan yaşlı adama son mermi, tam alnının ortasına gelmişti. Zavallı Longwell, arka tarafa doğru kendini bıraktı. Bu hayatta onun için bir yer yoktu artık.
Polisler Drake’e ateş etmeye devam etti ancak Drake gözden kaybolmuştu bile. En öndeki polis, yerde duran yaşlı adamın cesedine baktı. Ölü adamın yüzünde hala sakinliğin sembolü vardı. Yaşlı adama uzun süre bakan polis, yaptığı şeyden utanmıştı. Başka bir polisin yanına gelmesiyle kendine geldi.
“Komiserim, labirente girdiler. Onları bulmamız zaman alacaktır, o yüzden hemen aramaya başlayalım.”
“Hayır, bugün için bir ceset yeter de artar. Tüm operasyon iptal.”
“Ama komiserim…”
Komiser cevap vermedi. Utanç içinde arkasını dönüp kanalizasyondan çıkmak için ilerledi. Bu sırada gözünden bir damla gözyaşı bile akmıştı.