Kitap, en iyi dostumuzdur. Yaratıcılığımızı ve hayal gücümüzü geliştirdiğimiz an, okuduğumuz andır. Bir farkındalık yaşamamızda kitap büyük rol oynar. Eğer çekingen biriyseniz kitaplar özgüveninizi artırmanızda yardımcı olur. Ayrıca kelime haznenizin gelişmesiyle beraber daha güzel ve anlaşılır bir dilde konuşmanızı sağlar. Bir kitapta yazılanlar, hayata olan bakış açımızı değiştirebilir. Ben de bu yazıda okuyup ve okurken fazlasıyla keyif aldığım, benim hayattaki görüş alanımın genişlemesine sebep olan iki kitabı anlatacağım.
İlk olarak Franz Kafkanın “Dönüşüm” adlı romanıyla başlamak istiyorum. Bu kitap bize, aslında hayatımızın ne kadar anlamsız ve beyhude olduğunu anlatıyor. Kitap Gregor Samsa’nın bir sabah uyanıp aniden böceğe dönüştüğünü fark etmesiyle başlar ve olay örgüsü buradan devam eder. Bu şekilde başlayan bir kitapta okur daha olağan üstü tepkiler ve yorumlar beklerken Gregor Samsa işe nasıl gideceğini düşünmektedir. Bu durumu hiç sorgulamaz, neden böceğe dönüştüğünü ve eski hayatına nasıl döneceğini hiç düşünmez. Kitapta okurun dikkatini çeken ikinci bir tema ise yabancılaşma: Gregor böceğe dönüştükten sonra ailesiyle sosyal hayatıyla arasına ister istemez bir duvar örer ve kendini eski hayatından iter. Kitabın ilerleyen bölümlerine doğru aslında Gregor’un dönüşümden önce bile ailesi ve sosyal hayatında bir yabancı olduğunu fark ediyoruz. Belki de Kafka bu dönüşümü insan hayatında hissettiği dışlanmışlık ve yabancılaşmanın bir yansıması olarak işlemiştir. Konusuyla epey dikkat çeken ve insanda çok farklı duygular uyandıran bu kitap beni derinden etkiledi ve düşünmeye/sorgulamaya teşvik etti.
Sizlere önermek istediğim ikinci kitap Sabahattin Ali’nin “Kuyucaklı Yusuf” kitabı. Bu kitap Kuyucak ve Edremit’te geçer ve ana karakteri Yusuf’tur. Yusuf içine kapanık sessiz bir insandır (fakat bu, haksızlıklara direnmesine engel değildir) Bu durumun temel nedeni ise çok küçük yaşta anne ve babasının kayıp etmesidir. Ailede herkes onun sözünü dinler yani otoriter birisidir. Ana karakterlerden bir diğeri Muazzez’dir. Romanda başlarda Yusuf’a kardeşlik yaparken sonlarına doğru eşi olur. Romanda ve saflığı masumluğu temsil eden kendi başına ayakta duramayan sürekli başkalarına ihtiyaç duyan bir karakterdir. Romanda annesinden fazla etkilenir ve bu onu kötü durumlara sokar. Romanın en beğendiğim özelliklerinden birisi üçüncü tekil kişi ağzından yazılmasıdır. Bu romandaki kahramanlara daha objektif bir şekilde yaklaşmamızı ve ayrıca olay örgüsünü kavramamızı kolaylaştırmaktadır. Romanda birçok çatışma bulunmaktadır. Fakat en çok göze çarpan olay ise güçlü ve güçsüz çatışmasıdır. Yazar bunu çok güzel işleyip okuyucunun gözleri önüne sermiştir. Okuru hayrete düşürecek bir sonla biten kitap size birçok şey katacak ve düşündürecektir. Bir solukta bitireceğiniz bu size aynı zamanda 1900lü yıllarda Anadolu’nun sosyal yapısında dair fikir verecektir.
Bu kitaplardan çıkardığınız fikirler ve onlara yüklediğiniz anlamların size birçok faydası olacaktır. Ayrıca bunaldığınız zaman sizi sıkıntının içerisinden çıkarabilecek niteliktedir bu kitaplar. Şiddetle önerir, zevkle okumanızı dilerim.