Dönüm Noktam

Bazı geceler vardır; gözlerin kapalıdır, aklın bulanık… Uyumazsın ama uyanık da değildir zihnin. Kendi hayatının kabusundan uyanmak için uyursun. Kulaklarımı kanatan bir ses odama dolarken öyle bir gecenin sabahındaydım. Uyumamama rağmen gözlerim sımsıkı kapalıydı. Gözlerimi açmadan elimi komodine doğru uzattım. Fakat uzandığım yer boşluktu. Çok az yana kayıp tekrar denedim. Çalar saatin sesinden herkes gibi ben de nefret ederdim ve o gün başım ağrıdığı için iki kat nefret ediyordum. Sinirlenip gözlerimi hafifçe aralayarak saate doğru kolumu savurdum. Bakır saat düşüp zeminle buluştuğu an sustu.

Sessizliğe tekrardan kavuştuğum an gözlerimi daha da sıkı yumdum. Yatarken ağlamıştım. Dün makyajımı temizlemediğim için gözlerim kapalıyken bile canım çok yanıyordu. Ama yine de gerçeği reddedebilecekmişim gibi sımsıkı yumuyordum gözlerimi. Ancak, gözlerimi kapatmam yeterli gelmedi. Çünkü pencereden süzülen yakıcı altın renk, acıyan gözlerimi iki kat daha fazla rahatsız ediyordu. Yorganı tek hamleyle hızlıca yüzümü örtecek şekilde yukarıya çektim. ‘Karanlık, geceyi terk etti ve içime doluştu.’ diye geçirdim içimden. Gündüzlerden tam da bu sebepten nefret ediyordum. Tüm acılarımız günışığında… Saklayamıyoruz ve saklanamıyoruz. Banyonun kapısı aralıktı. Buz gibi fayansların, parmak uçlarımdan saç diplerime kadar üşümeme sebep olması gerekirken, tam tersi bir ısınma hissettim vücudumda. Parmaklarım, tam bir yıldır düğümü çözülmeyen boynuma kaydı. Sanki ağlasam, tam oradan biri konfeti patlatacak ve gözyaşı yerine simsiyah konfetiler süzülecekti yanaklarımdan. Küvetin taşan suları ayağıma değerken içimin taşan suları yanaklarıma akıverdi sessizce. Banyodan ayrılıp salona geçtim. Kapıyı açar açmaz bana göz kırpan avizeye ‘Selam intihar ipim.’ diyerek el salladım. Avizenin tam altına gelince, küçük ve hafif sehpayı ayağımın yardımıyla ortaladım ve sehpanın üstüne çıktım. Yalnızca birkaç saniye karşımdaki pencereye bakıp klasik intihar rutinim tekrarlanmasın ve vazgeçmeyeyim diye gözlerimi kapattım ve aniden ipi boynuma geçirdim. Sağ gözümden bir damla yaş döküldü. Ben ağlamıyordum. Sanırım ağlayan, içimde hala yaşamaya direnen o küçük parçamdı. Ayağımın altındaki sehpayı vurup devirmek üzereydim ki kulağıma bir uğultu doldu; kapı sesi.

Sesi yok saymak istedim ama gitgide şiddetlenen sesler sinirlerimi bozdu ve boynumdaki ipi çıkardım. Öldürecek miydi acaba beni? Gelmese ben zaten ölecektim.Yıllardır uğraştığım bir işi tamamlamak için her şeyin tam olduğu bir anda karşımda birden bu dağınık saçlı kızı buldum. Tüm hayatımı değiştirmişti ve ben bunların başıma geldiğine inanamıyordum!

 

(Visited 128 times, 1 visits today)