Döngüde Bir Sahil

 

Döngüde yeni bir gün… Güneş doğuyordu, simsiyah gökyüzü önce laciverte sonra da kırmız rengine bürünüyordu. Deniz anaları uykuya çekiliyor, balıklar saklanmaya çalışıyordu. Kuşlar cıvıldıyor, deniz dalgalanıyordu. Deniz dalgalarının çıkardığı ses içimizi rahatlatıyordu. Evsiz insanlar banklardan kalkıp şöyle uzunca bir yürüyüş yapıyorlardı. Belediye işçileri sahildeki çöpleri toplamak için sabahın bu saatinde işe koyulmuşlardı. Martılar daha yeni yeni uyanan denizin üzerinde uçuyorlardı. İnsanlar yavaş yavaş sahile inmeye başlıyorlardı. Plaj matlarını seriyorlar, şezlonglara kuruluyorlardı.

Zaman geçti, öğlen oldu… Sahilin buz gibi soğuk kumlarını yukarıdaki sarımtırak güneş fırından yeni çıkmış sımsıcak bir kek gibi ısıtıyordu. Bulutlar gitmiş, deniz ısınmaya başlamıştı. İnsanlar şimdiden denize girmeye başlamışlardı bile. Meltem, bu sıcak güne ayrı bir tat katıyordu. Meltem ne diye sorarsanız yaz aylarında, karadan denize doğru esen hafif rüzgâr anlamına gelir. Sahil birdenbire kalabalıklaşmaya başlamıştı. Har tarafta çocuklar, adamlar, kadınlar ve yaşlılar vardı. Sahil kenarındaki büfenin önü kalabalıklaşmaya başlamıştı. Dükkanın önünde metrelerce kuyruk oluşmuştu. İnsanlar çoğunlukla magazin, gazete, çikolata ve cips gibi şeyler alıyorlardı. Plaja çok fazla turist geliyordu. Plajda mısır satan adamlar o günkü cirosunu çıkartmaya çalışıyorlardı. İnsanlar güneşin ve plajın tadını çıkartıyorlardı. Denize girenler, sahilin güzel atmosferinin tadını çıkartan yaşlılar, para kazanan esnaflar bir yana bir de bu plajda çeşit çeşit hayvanlar vardı. Kediler, köpekler ve papağanlar oradaki atmosfere ayrı bir neşe katıyorlardı. Kediler yemek dileniyor; köpekler sevgi arıyor; papağanlar da güzel sesleriyle şakıyorlardı. Evsiz insanlar banklardan kalkıp şöyle uzunca bir yürüyüş yapıyorlardı. Akşama doğru insanlar plaj matlarını, çöplerini, eşyalarını toplamaya başlamışlardı.

Vakit geçti akşam oldu… Güneş batmaya başlamıştı. İnsanlar denizden çıkmaya, duşlarını alıp evin yolunu tutmaya başlamışlardı. O güzel gökyüzü masmavi renginden turuncuya bürünmüştü. O güzel gün bitmişti, şimdi gecenin vaktiydi. Gecenin kasvetli karanlığını güzeller güzeli mehtap aydınlatıyordu. Mehtap; ay ışığına, ay ışığının yeryüzüne yayılıp aydınlatmasına denir. Evsizler banklara yatmış, belediye işçileri bu soğuk ve karamsar gecede bile hala çöp toplayıp sahili temizleye çalışıyorlardı. Hayvanlar yatacak yer arıyorlardı. Kediler oradan oraya atlıyor; köpekler etrafta dolanıyor; papağanlar ise yuvalarına uçuyorlardı. Geceleri bomboş kalan sahilden sadece ve sadece etkileyici dalga sesleri duyuluyordu. Dalgaların çıkardığı beyaz köpükler patlarken çıkan sesin eşi benzeri olamazdı. Aynı bir gazozun çıkardığı ses gibiydi fakat daha güzeli idi. Ve böylece gün bitmiş, döngü tamamlanmıştı.

 

(Visited 45 times, 1 visits today)